28 Eylül 2009 Pazartesi

17 ve 18. dislerrr

Aman bu kiz kac zamandir oyle dolaplari karistirmiyor 'biseycik va mi annii' diyerek buzdolabiní actirmiyordu, bizim de icimiz aciyordu, oylee cilgincasina meyve kuruyemis vs tuketmemesi bizi endiselendirmisti ya, megersem 17 ve 18 numarali dislerimiz yoldaymis efendim. Demin yatarken kucugumun en arkadaki dislerini fircalamasina yardim ederken aaaa baktim artik onlar en arkadakiler degilllerrrr. Gene cok ucuz atlattik, ben hic anlamadim zati bu cocuk ne zaman dis cikardi, tu tu nazar degmesin:))Sute kuvvet herhalde, holstein anneye ve Aysun ablasinin sutlerine:))

26 Eylül 2009 Cumartesi

NAZELINGUA DIALOQUES

Bayramda ananeye gitmistik. Nazecik oglen uykusundan uyandi:
-Annii, cucu babi DADE huda unu betle.(Annee kucuk kopek kaydiragin onunde bekliyor beni)
-??????
-Dade del hudaaaa dap.(Naze gelsin kaysin diyor)
-?????
Ruyasinda gordu zaar:))


Renkler konusu mami´yle sinirliydi. Yenilerini eklemis olacak.
-Anniii, cicil cici ciy.(yesil pantolonumu giyecegim)
-Kizim hava sicak olmaz o.
-Ol, ol, bempe cici cibi ciiiiii.(Pembe olanin cebi yok)
-:)))


-Dade buya dap.(Naze boya yapacak)
-Hangi boya?
-Bum buya(Sulu boya)cimcimi dapp, dayi dap, ciya dap, cunnunu dap,bempe dap, buya dap buyaaaa(kirmizi, sari,siyah, turuncu, pembe yap)


Ellerimizi ykiyoruz:
-Anii aci ac aci. (Annee az ac az)
-Niye?
-Baba pirci biiii(babamin parasi biter)


Soylenmez ama dayanamayacagim, sanirim yavrumun ileride kronik kabizlik problemi olacak, gereken tedbirleri aliyorum. Ama iihhh.tuvalete gidip kakasini yapti;
-Anii dealll, Dade das tata dap nine(yine), bir tata, iki, uc oooo minna(minik) tata dap.(Anlasildi herhalde meale gerek yok)

Ayni sebeple bugun cocuguma kayisi kaynattim, sabah kahvaltida bir kac yudum aldi begenmedi sanirim:
-Anii nine dap, ei datli, ama ebu bum dap.(Annee yine yap eline saglik, ama visneden yap)

23 Eylül 2009 Çarşamba

YENIDEN OKULDAYIZ

Sevgili blog:))
Az once banyomu yaptim. Kahve yaptim kendime bir de. Naze uyudu erkenden. A. banyodan cikinca saclarima fon cekecegim, kirmizi oje surecegim. Sabah erkenden kalkip okula gidecegim. Evet 3 haftadir gidiyorum ama yarin cocuklar da gelecek.Ben ilkokul ogretmenimin kotulugunden, ingilizce ogretmenimin iyiliginden ogretmen oldum galiba. Yarin sabah itibariyle 8. yilima basliyorum. Bunun 1.5 yili baska okullarda, geri kalani ise sabah gidecegim okulumda gecti. Fakulteyi bitireli de 9 yil olmus, bir yili master eglencesiyle gecirdim, ne guzeldi bea:)) toplam 350 7. sinif cocugum var bu yil. ne cok degil mi? Programlar yapildi okullarda, ananemizin birkac gun gelmesine bile gerek kalmadi. Sabah Nazecik babasiyla ben gelene kadar kahvalti, oyun ve koltuktaki kiz programiyla gecirir vaktini. Bu yil krese gitmiyor. Ayip olurdu kizima yarim gun calisan anne babayla krese gondermek. Zaten baktigim kreslerden iyi bizim evin oyunsal ve akademik ortami, bir yil daha ana baba kuzusu olsun bakalim. Ogretmen olmanin faideleri iste:)) Ben pek heyecanlanmam okula baslarken, zaten malum kanim soguktur benim. Cok gulmem birkac gun hele yeni girdigim siniflarsa hic gulmem. AAA demeyin. Ergenlikteki cocuklarla birlikteyim, her sey tadinda olsun sonra guler egleniriz oynariz yavrularla elbette. Oyun oynama istegi yuzunden de ogretmen oldum. Ve ben en cok 7. sinif ogrencilerinden tirsarim. Bakalim nasil buyumusler, boylari uzamis mi, yazin neler gecmis hayatlarindan merak ederim.7. sinif ogrencisinin biyolojik ve duygusal coskunlugu beni bazen gercekten sasirtir. Ayari bozuk futbol topu gibi olurlar. Dusunsenize hormon hucumu baslamis bunyeye, ne yapsan begendiremezsin kendini. Amuda kalksan sinifta donup bakmazlar bir cogu, her gece dusunurum yarin derste ne manyaklik yapsam da ders dinleseler diye:)) Oyle kitapla defterle aralari yoktur pek. Ne ogretirsen kardir, artik takla mi atarsin, simarir misin bilmem. Yarin ki ilk mevzuyu hemen soyleyeyeim, okulun formalari degismis, boyle turkuaz mi desem, cam gobegi mi desem acaip bi renk hirkalari var. Oglanlar giymek istemediklerini haykiracaklar yarin. Simdi cogunun sesleri de catlamistir zaten, ayyy yerim onlarin patlak seslerini. Insan cocuk gurultusunu ozluyor canim ya. Evde yok sanki de:))Sabah okula ilk basladigimda aldigim siyah pantolon ceketimi giyecegim resmi resmi, az degil 7. yilina basliyor kendileri, baska olmadigindan degil, dogumdan sonraki iki yil olmamisti da, baktim bu yil cuk oturuyor, oleyyy dedim, mal buldum diye sevindigimden de degil, bu elbise 40 beden arkadaslar naberrrr??:)) Giyeriz yarin onlari, ertesi gun makosen taklidi yaptiririz converslere:)) Bir de bundan ogretmen oldum galiba bben:))Ay bi gerilim basti beni, heyecan budur belki de.

12 Eylül 2009 Cumartesi

DİŞŞŞ

Şimdi sanacaksınız ki bizim bebe diş çıkarıyor, ben de o arada zıvanadan çıkıyorum. Yok, değil, 30 lu yaşlardaki bendenizin 20 lik dişleri çıkalı oldu elbette bir on yıla yakın ama onların bir de bünyeden çıkarılması gerekiyor ki, ağzımızda yer açılsın:)) Hiç diş sorunu yaşamamış olan ben, (hamileyken dahi çıkmaya debelenen 20liklerin kırdığı bir azıyı saymazsak) bir kaç haftadır diş hekiminin yolunu tuttum. Sağ taraftaki koca diş beni ve sevgili doktorumu hiç yormazken dün çektirmeye, çekmeye çalıştığımız sol koca azı beni, doktorumu ve bütün ev ahalisini perişan etti. O ne zulüm ya, dilimin solu, boğazım, çene kemiğim, ve dişten olduğunu düşündüğüm sol çenemin altındaki bezecik, hepsi yerinden oynadı ama diş bir türlü ağızdan çıkmadı. Daha bugün, bu saatlerde kendime geliyorum. Bir de üzerine içtiğim 4 tane AProl Forte benim gibi soğandan bile içi bayılan birini ne hale getirdi tahmin edin. Desem ki, anestezi az geldi, yokkkk, gözüm bile birkaç saat kırpma hareketi yapmayı başaramadı anestezi yüzünden, bence fazlaydı bile. Neyse gittiler kurtuldum, bazıları ne çektirdin yahu diyor:)).Keyiften, keyiften...

10 Eylül 2009 Perşembe

NESİN VAKFI BALÇIK ALTINDA!!!

Kimseye birşey olmamış ama yoktan var edilen vakfın şimdi yeniden yoktan var edilmeye ihtiyacı var. Siteden alıntıdır:



Sevgili Dostlar,
Kötümserliğe kapılmaca yok.
Hayat bir mücadeledir. Bu sel felaketini de bu mücadelenin bir parçası olarak değerlendirip eski günlerimize dönmek için canla basla, askla şevkle çalışacağız. Eskisinden daha da güzel bir vakıf yapacağız.
Yarın çok daha kötü bir sel felaketi bekleniyormuş. Nasıl mümkünse! Elimizden geldiğince hazırlanıyoruz.
Küçük çocuklarımızı anneleriyle birlikte İstanbul'daki evlerimize yolladık. Vakıf'ta sadece eli iş tutan gençler kaldı.
Görmeden anlaşılmaz ama felaketin boyutlarını anlatmaya çalışayım.
Su anda çamurdan bir vakfımız var desem abartmış olmam. Bodrum kat bastan aşağı, giriş katı bir buçuk metre kadar su altında kaldı. Bahçedeki su düne kadar boyu aşıyordu. Simdi suyu gitti diz boyu balçığı kaldı. Çizmeyi bırakmadan ayağınızı balçıktan kurtarmanız zor.
Selin sürükledikleri meyve ağaçlarının arasına takılmış, ağaçları eğmiş, kocaman bir bariyer oluşturmuş. O yemyeşil bahçeden geriye eser kalmadı. Çoluk çocuk hep birlikte o kadar da çok emek
vermiştik ki… Hayvanlarımıza yem için ektiğimiz onlarca donum tarla bataklığa dondu. Seralarımız kimbilir nerelerdeler.
Komsu haradaki onlarca at boğuldu. Muhteşem atlardı. Hep birlikte koşmaya başladıklarında zemini zangır zangır titretirlerdi. Çocuklarımız, o atları küçücük boylarıyla çitin üstünden uzanarak,
bahçeden kopardıkları tutam tutam çimlerle beslerlerdi. Minicik ellerle atların koca koca dişlerini yanyana görmenin keyfine doyum olmazdı ... Baskalarina para kaynağı olan o atlar bizim neşe kaynağımızdı. Gitti gider canim atlar.
Tiyatro salonumuz tanınmaz halde. Şu anda içine bile girilemiyor.
Mutfağımız kullanılmaz durumda, içine zor giriliyor.
Çamaşır makinaları, bulaşık makinaları, kurutma makinası, buzdolapları, fırınlar, soğutma depoları, kalorifer kazanı... Medeniyet namına ne varsa yok oldu.
Et stoğumuz perişan. Kokuşmadan gömmek gerekiyor. Ama nereye? Her yer balçık.
Su, elektrik, telefon, internet kesik elbet.
"Dereboyu"ndaki evime uzun süre ulaşamadık. Aziz Nesin'in en önemli notları oradaydı. Sel, ağaç kütüğünden karavana kadar, ne bulmuşsa önüne katmış tüm şiddetiyle akıyordu. Neyse ki ev yıkılmadı ve notlara bir şey olmadı. Mucize diyesim geliyor.
Kullanılmaz hale gelen koltuk, kanape, yatak yorgandan ya da tamamen suya gömülen elbise depolarımızdan söz etmiyorum bile.
Bitirmek üzere olduğumuz "Sanatçı Evi" perişan. Yeni bastan yapacağız.
Kitap depolarındaki on binlerce liralık Aziz Nesin kitabi mahvoldu.
Aziz Nesin'in yıllarca biriktirdiği gazete koleksiyonunun büyük bir kısmını ciltletmiştik. Büyük ölçüde parasızlıktan ama bir miktar da ihmalkarlıktan ciltletemediğimiz binlerce gazete hamur oldu.
1976'nin Politika gazetelerini gördüm. İçim acıdı.
Mezunlar dahil bütün büyük çocuklarımız Vakf'a geldiler. El birliğiyle Vakf'ı temizlemeye çalışıyorlar.
Felaketin boyutunu anlamak için görmek, yaşamak lazım.
İki tesellimiz var:
1) Hiçbirimize bir şey olmadı.
2) Aziz Nesin'in bütün arşivi kurtarıldı. Çocuklarımızın ilk aklına bu notlar gelmiş. 3000 dolayında dosya... İnanilmaz bir surat ve imrenilecek bir işbirliğiyle çocuklar bütün dosyaları su basmadan kütüphaneden ikinci kata çıkarmışlar. Sabahın köründe uykularından fırlayıp...
Çocuklarımızın kimisi haylaz kimisi yaramaz kimisi söz dinlemez olabilir, ama hiç görmedikleri Aziz Dede'lerinin notlarının ilk kurtarılacak eşya olduğunu biliyorlar... Eğitim işte böyle bir şey olmalı.
Her şeye karşın iyimserliğimizi elden bırakmayacağız ama. Sürekli ileriye bakmaya and içtik.
Mücadeleye devam!
Sevgili Dostlar,
Nesin Vakfı'nın ana binasını depreme karşı güçlendirmek gerekiyordu. Bu sel felaketiyle birlikte binanın zemini daha da zayıflamıştır. Binayı güçlendirmenin maliyeti 350-400 bin lira arasında.
Sel felaketi dolayısıyla zararımızın da (insan gücünü saymazsak) en az 500 bin TL dolayında olduğunu sanıyorum. Bizim boyumuzu fersah fersah asan meblağlar bunlar.
En zor zamanlarımızda hep yanımızda olan sizlerden bütçenize göre bir katkı bekliyoruz.
İnternetten bagis icin: https://secure.cs.bilgi.edu.tr/nesinvakfi/bagis.php.
Banka hesap numaralarımız aşağıda.
Çok teşekkürler.
Sizlere ve geleceğe inancımız sonsuz.
Hepimizden sevgiler, saygılar.
Ali Nesin (www.nesinvakfi.org )
TL hesapları:
İş Bankası, Parmakkapı Şubesi Şube kodu 1042 Hesap no. 0714327
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 22 32 - 5001
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 434 84 59
Posta Çeki no. 164 00 09
Euro hesapları:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5003 (IBAN: TR 80000 1000
1300 9525501 5003)
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 400 79 36
Dolar hesabı:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5001 (IBAN: TR 37000 1000
1300 9525501 5001)
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 400 79 37
CHF hesabı:
Ziraat bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5002 (IBAN: TR 10000 1000
1300 9525501 5002)
Swift Kodlar:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi Swift kodu: TCZBTR2A
Vakıf Bank, Çatalca Swift kodu: TVBATR2A
_______________________________________________
duyurular mailing list
duyurular@nesinvakfi.org
http://lists.cs.bilgi.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/duyurular

Bir Öğlen Aktivitesi

 


Şimdi gören kızacak, çocuğun kafasında parmak boyalar, punkçı olmuş. Merak etmeye kimseler boyalar zararlı değilmiş:((Zaten oldu bi kere, nasıl eğleniyor baksanıza, bozamadık keyfini. Pozlardan 3 dakika sonra banyodaydı.



Unutmamak için yazıyorum, grammarian child bundan sonraki postun başlığı.
Posted by Picasa

1 Eylül 2009 Salı

Tatil Bittii:))

Annem bu sabah beni ananeme bırakıp işe başladı. Tail bitti dedim ben tam olarak, anne işe gidiyor. Tatilimizin son bir kaç gününü büyükannemin Enezdeki köy evinde geçirdik.Kış hazırlıkları yaptık.



Ananemle biber topladım bahçeden




Sonra da taze taze fasulye.





Denize de girdim ama su çivi gibiydi. Sezonu kısa sürüyor ya Saros körfezinin.




Ya şu elimdekine bakın çit çit bundan çıkıyormuş, öyle şaşırdım ki...


Mahmutbey gişelerden girerken İstanbula annem "işte bak ne biçim kokuyor yine İstanbul" dedi. Şöyle deniz kenarı, yeşil, bahçelik, bağlık yerlerde yaşayası var annemin. Mayısta denize girelim, bahçede çilekler, domatesler yetiştirelim, beyaz tahta sandalyeli masalarda kahvaltı edelim, 30 kişilik sınıflarım olsun,diyor annem. İyi olur bence de, evler uzun mesafe koşular için dar geliyor bana. Düz duvara tırmanmak yerine kırlarda koşsam fena mı olur:))