17 Aralık 2009 Perşembe

SOZ YOK




Anilar kasar beni bazen, bir yerden cikar gelir, ya da ben inatla arar bulurum. Bunu aradim buldum, soguk ayaz bir Ankara gecesi ve kanyak gibi icimi kaynatan bir icki hatirlatir bana bir de simdi hic sevmedigim, cilli biraz, yuvarlak ve cok guzel bir yuz, uzun simsiyah saclar. Aman beee gece gece, dinleyin guzellesin.

12 Aralık 2009 Cumartesi

Soguk

 



Sinav hazirlamam lazim, yapamiyorum, ders calismam lazim, yapamiyorum, dogurduktan sonra kafam mi durdu nedir yahu? Akademik calisma isteyen hic bir seyi yapamiyorum, yorgunluktan belki de, yogunlasamamaktan. Sabah erkenden karga b.nu yemeden okula git, ders, ogrenci gailesi, su siralar bir de yavrularin peak yapan ergenlik gerilimleri, oglene kadar sepet oluyorum, eve gelince naze ve baba daginikligi, yemek yapmak, yedirmek lazim, kuzucuk oglen uykularini kaldirdi bir haftadir. Ya kavga dogus uyuyacak, ya da uyumayacak. Zorla uyutacak degilim minik insani, zaten yorgunluk belirtisi de gostermiyor yatana kadar, ama ben, zavalli ben o yatana kadar telef, hasat oluyorum. Azicik uzanayim diyorum odasinda, hadi tamam izin verdim yat diyor, 15 dakika kadar siziyorum bazen. Hava da cok sogudu, uzun sureler disarida da kalamiyoruz, can sikintisi. Ne mi yapiyoruz evde? En cok resim, sart oldu kucuk model resim takimlari edinmek:)) Bugun yumusamis elmalarimizdan elmali ay coregi actik, sigara boregi yaptik, dolaba koyduk, patlicanlari soyduk birlikte, sonra Merakli Minigin son sayisindaki gemotrik sekilleri kestik, hayvan modelleri yaptik, yap yap nereye kadar, azicik tv seyrettik. Saat 9 gibi uyudu kucagimda. O saatten beri ben computerin etrafinda dort donuyorum islerimi yapmak icin ama yok. Beynim sogumus benim beynim... Pazartesi pandemi grip asisi olacagiz, sevgili olmus okulda cuma gunu, kolu agridi birazcik gece. Bugun de kuzenine gitti jack daniels esliginde mac seyredeceklermis, oh ne guzel iste, tik yok evde calissana be kadinnnnnnnn
Posted by Picasa

29 Kasım 2009 Pazar

Aniniii

 


Aninicigim, merak etme cok aglamadim yolda, cabuk iyiles hem oyle gel.Anlarim ben halden degil mi?
Posted by Picasa

BAYRAM SEKERLERI VE KUZULARI

 


Annem kucukken kara bir keci almis dedem, bahcedeki komurluge koymuslar, aman pek sirinmis, bayram sabahi kesivermisler yavruyu:(( Annem et yemez, yiyeni de sevmezmis onceden, babam et yer, ben hepsini severim, kurbanda diyor kimse kesmesin bisi. Ama bayram guzel, herkesler geliyor, biz gidiyoruz, ozlediklerimizi goruyoruz, ne sevincli. Anannemde Mirali, ben, E. teyzem ve annem, cocuklugun hatirasi olsun fotografimiz, annemle E. teyzemin de varmis boyle fotograflari:)) Bir de karninda Mirali` nin kardesi var. % kisiyiz yani:)) Herkese neseli bayramlar
Posted by Picasa

14 Kasım 2009 Cumartesi

Nazemania&Akinoks Tiyatroda

 



Bir hafta onceden biletlerimizi alip ayili cantamiza koyduk, Akini bekledik, gel gel Akin diye sayikladik. Bugun oglen uykusu uyumadik hep birlikte, saat 3 te salona gittik, MASAL MUZIKALINI izledik. Annem aslinda pek sans vermiyordu oyuna ama oooo dedi cok profesyonel olmus. Alkisladik kirmizi tavugu, fareyi, yumurtalarini saydik, aaa dedim kaplanim da gelmis(aslinda o bir kediydi). Hopladik koltuklarimizda, pek eglendik:)) Muzikleri Yucel Arzen yapmis dedi B. teyzem o daha iyi biliyor, muzik ogretmeni:)) Herkes izlesin, biz begendik.
Posted by Picasa

13 Kasım 2009 Cuma

Kuafor NAZE:))



Saat ucte Aysun the sutcuden gelen haftalik sut islerimi hallederken, yavrum Nazem sandalye marifetiyle ele gecirdigi kut uclu makasiyla saclarina sahane bir kakul kondurmustur. Bir miktarda tepesinden alarak, yeni nesil sac modasi nedir bizzat anasina gostermistir:)) Annii dac dettim, cici olmusss? diye sorarak cuma magduru annenin aklini iyice basindan ucurmustur. Gecmis olsun, her cocuk hayatinin bir doneminde sacini keser degil mi? Keser ben kendim yapmadim sanki de, abim kesmisti soyle kokunden bir kakul bana:)) Koku bizde uzar, uzar,iyi ki gozune mozune girmemis makas, gerci kendileri gayet emniyetli bir cocuk makasidir ama belli mi olur, bir duvar darbesiyle korunaklarindan da kurtulabilirdi.

10 Kasım 2009 Salı

YAZI-CIZI




Tamamen iyilestik artik anne-kiz. Gecti gitti. Durmadan yaziyor, resim yapiyor. Cop adam cizemeyen ana-babasina inat zurafa resimleri ciziyor, boyama kitaplarini boyuyor- henuz tasiriyor ama biz saskiniz yine de. Her turlu boya malzemesi, kalemi, sulusu, yaglisi, pasteli en sevdigi oyuncaklar, vallahi oyuncak etti:)) Kirtasiyelerde, oyuncakcilarda gozu hep renkli renkli kalemlerde. Cok seviniyorum ben, ortaokulda yeteneksizligimden resimlerimi H. teyzem cizerdi de resimden cakmamistim. Naze kas,goz, gozluk, sakal, sivilce gibi ayrintilari da kagida dokuyor kendince.Firsatim oldugunda kizima mini mini bir sovale alacagim. Kimbilir belki de yetenekli bir ressam adayidir, sevincten olurum herhalde. Sanatin herhangi bir dalinda yetenek gostermesi cok ama con onemli benim icin, akli kit olmayan herkes akademik egitim alir ama sanatta basari cok baska bir sey. Ne ozenirdim ben ya, ne guzel. cok heveslenmeyim yine de, zorlamayim da, usandirmamak lazim. Neler yapmak lazim onu da cok bilmiyorum, arastirmali bakalim.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Uyuyor

Ilaclar kafa mi yapti ne, durmadan uyuyor, anasi kilikli bi agri kesici icsem kafami kaldiramam. Genel seyir iyi ama ogun teke dustu. Bugunun menusu:
Tavuk suyu corba
Badem
Muz
Yogurt
Sezen doktorun su lafi aklimi oynatmama sebep olacak sanirim: " Artik her gribe domuz gribi muamelesi yapacakmisiz." Agzinda maske vardi bir de. Bende de burun tikanikligi ve bogaz giciklanmasi var. Okula gitmesem mi acaba cocuklara bulasmasin bu domuz mu, at mi, keci mi, GDO lu grip mi neyse, of ya valla gidip aborjinlerle yasayasim var artik. Bu nedir bu nasil bir dunya ya?Bir yandan ates belirleyici atesin yoksa ise devam edin diyorlar, a blog dostlari napiyim ben, bir akil verin.

31 Ekim 2009 Cumartesi

MERAKLI MINIK


Az once bloglardan birinde gordum. Hurriyet internette Yonca yazmis bugun diye. Biz cokk uzun zamandir aliyoruz, Tubitak yayinlarinin. Naze ne cok sey ogrendi onunla ve ne cok eglendi, her sayisini tarihine yakin sayikladi durdu. Bir ay boyunca hep oyalandi, okudu, eslestirdi, anlatti.Kitap getir haydi deyince hep onlari getirdi, her sayisina isim takti, hepsinin yeri gonlunde ayri oldu.Tesekkurler kazirlayan herkeslere...

RAPOR

Daha fazla "healer" oynayamadim, doktora gittik. Doktor cok uzulerek ilac verdi.Sonuc:
DOLVEN(ates dusurucu)
ACTIDEM(oksuruk)
ILIIADIN(burun spreyi)
AMOKLAVIN(antibiyotik, ilk kez antibiyotik alacagiz,ah ahhh)
MARNYS PROPOLMAR(bagisiklik sistemi guclu ama,alalim dedi Sezen doktor, echinacea var icinde, polen bir de, Ceydacigim getirirdi bize rahibe isi ekinezya ekstraktlarini Goethe ye giderken yazlari, ah ah)
Donerken yagmur yagiyordu cok, eczanede semsiye istedi:)) Alti ustu iki adim gittik arabadan. Su Marnys`in urunu yoktu, depoya soylediler, biz eve donduk. Babasi ilaci almaya giderken seslendi:
-Babas iya(ilac)baa (var), cimciye cii(semsiye yok), mamur uuuu yag(yagmur cok yagiyor)Dade cimciye aall(Nazeye semsiye al.)
Almis sari bir semsiye sevgili, cocuk olmak ne hos,ne degisik degil mi?

30 Ekim 2009 Cuma

Ates bildirimi-son-

ates hafif seyrediyor, canim sikkin biraz. vizil vizil anneme bulasiyorum. Dun Akin ve Bahar geldiler bize. E tabii ki doomgunu yapti annem bana, ufurduk mumu, pastayi da tukurukledik. Sabah annem kursa babam sinava gidecek, ben de canim Akinla oynamaya

29 Ekim 2009 Perşembe

Ates bildirimi

ates kah iniyor kah cikiyor, oyle cok yukselmiyor. Bir muddet elimizi termometre olarak kullanmak zorunda kaldik, cunku herhalde Naze ates olceri saklamis:)))Her zamanki zulalarini kontrol ettik yok gece. Komsumuz ve is arkadaslarimizin A. adinda mini mini bir bebekleri var(aslinda 1 yasina girdi ama olsun) gittik onunkini aldik;38.5 derece. Hmmm cok dedik, azicik ilac verdik uyudu. sabah o hafif ates yine vardi. Ben torene gittim, mudurum git don evine, yavruna bak kadinnnn:)) diye kizdi bana. Iyi ne hos. Eve dondum, baktim oynuyor kipir kipir, yine mudurum gelme emperyalistlerin oyununa ama sen onu Ermeni hastanesine gotur, bizimkilerde yoktur simdi cocuk doktoru dedi:))alla alla herkesin kafasi ne karisik degil mi? ah biz yok muyuz biz, hala anlmadik ayni karinda yattigimizi dedim. Neyse bu baska bir postun konusu olsun.

simdi Bahar ve Akin geliyor bize. Naze uyudu. Doktora gitmedik. ates hafif hafif seyrediyor. Panik yok, eglence var. Oleyyyy, hasretlerinden bir tuhaf olmustuk.

28 Ekim 2009 Çarşamba

GUNLERDEN BUGUN

Sabah yaptik yarim gun dersimizi eve geldik. Soyle guzel bir yarim tatil gunu yasarim sanmaktaydim. Neyse yagmur yagiyordu 3. derste,cocuklarla yagmurlu havanin uykusu guzel olur fikrinde karar kildik, gulustuk. Eve geldim, sevgili okula gitti. Yavrumun hafif biraz atesi vardi. Hala da oyle, ama kaygiliyim ne sacma degil mi? Septik ettiler bizi.Ya domuz gribiyse ne yapariz. Farkettim ki hep kendimiz yakalnirsak salgina ne yapariz planimiz var. Sevgili buna grip eylem plani diyor. Ben hastalanirsam ki bu daha olasi bir sey,cok kalabalik ve cesitli uluslardan ogrencilerin oldugu bir okul.Endisesi salgin halinde bunun ama olsun. Tedbir tam, plan ok. Hastalanirsam Naze anneme gidecek, artik annemi napar bilmem o da ayri:)) Ama benden uzak tutmak evdeyken soz konusu degil. Baba hastalanirsa evAAden uzaklasmasina gerek olmayabilir, babayi maskeler uzak tutabiliriz. Ama ya bu illet bizi pas gecip kizima bulasirsa? Bu hic aklimiza dusen bir soru degildi. Bu dusuncelerle bogusurken oglen yemegi hazirladim, yok yemedi, bir kiwi ve mandalina yedi. Bir iki dolandi.Uyuttum. Ben de yatayim azicik, yok uyuyamadim. Neyse, kalktim tavuk suyuna corba olayina daldim, avundum, iceriden bir ses"Anneeeee, deallll" Amanin agliyor:((( Ahaliye yaptigim pirasali borekten elimi siyirip hoppp kostum, bir iki oyle salllandiktan sonra babasinin kucagina yeniden devrildi. Naapsak naapsak, pat diye doktora da kosmam ben. Ihtimal yuksek ki ufak bir sogukalginligidir, ya ama gripse, of of sogukkanla telas bir geliyor bir gidiyor...corba hazir diye seslendim, kostu geldi, bir guzel icti. Ama hala atesi vardi.Arkasindan sogan dilimlerini bala yatirip sularini salmalarini bekledim. Iki kasik ta ondan verdim, ustune arkadasim b. nin 5li super formulunden(ihlamur, zencefil, zerdecal, tarcin. tane karabiber)sifa niyetine, ikna yoluyla icti. Uyudu demin, sutunu aldi, dondu poppsunu uyudu, ates azaldi, noooldu acaba ya,

24 Ekim 2009 Cumartesi

MIMMM

Tekir bizi mimlemissss,
buyrunnnn
Bloğuna neden bu ismi verdin?
Biz Kizimiza dogdugundan beri Nazeyle baslayan seslenmeler uydurduk. blogun ismi de bu yuzden NAZECIK oldu. Kucucuktu o zaman, simdi Nazebuuuu olarak degistirebiliriz.

Bloguna yazarken star tribiyle olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?Ohooo herbiseyin olmasi lazim ki anne otursun da yazsin.Ev yolunda, bebe uyumus, kafa dinc, cok gec yazamiyorum sabah kargalarla kalktigimdan erken bi saat olacak yani, genelde mutfakta yayilarak , kahve, cay elime ne gecerse icecek hazir olacak, olacak ta olacak. Bir de mutfakta yazdigimdan olsa gerek habire tikiniyorum, bu fena iste.

En son satın aldığın garip şey nedir?
Ben sevmem pek alisveris isini aslinda. Ama gecen gun elime sipsirin siyah bir elbise gecti, cok sevdim aldim. Yalniz fazla miniymis,giyemedim daha, altina tayt gibi coraplar var kalin fiyonklu falan ondan alayim diyorum. Bilmem sayilir mi? Garip mi yani?


Şeker gibi olduğun anlar?

Hmm genelde seker gibiyimdir:)) Nazenin uykudan uyanip, henuz afyonu patlamadan yaptigi konusmalari dinlerken, o gun icim dolu dolu ders anlattiysam, herkes gibi ev duzenli, temiz, bebe uykudayken sevgiliyle salonda yayildigimda, sabah okula giderken gumus rengi goz kalemi surmeyi basarmissam, yaptigim yemek kivamli olduysa, uykumu almis olarak uyandiysam sabah,adam gibi bir kitap okuyorsam, bir suru var seker gibi anlarim...

Arkadaşım, artık sormayın dediğin şeyler
Soru: kac aylik?
cevap; 2.5 yasinda
soru: yok o degil karnindaki?
cevap: hi?

Aslinda bir alay kilo verdim 40 bedene sigiyorum rahatcana, ama karin kaldi galiba, hoslanmiyor yasli teyzeler, acaba onlara soranda var mi hala?

soru: cocuga kim bakiyor?
cevap: ben
soru: sen calisirken peki?
cevap: babasi
soru: aa adam nasl bakiyor?
cevap: essek gibi, tobe ya, bakiyor iste

soru: hep boyle mi konusuyor?
cevap: yok sana boyle yapiyor.

soru: ne dedi?
cevap: sanane

soru: ne guzel yemek yiyor, oturuyor, vs. kim ogretti
cevap: bi komsu var bizim birakiyorsun birkac saat, ogretiyor

soru: yerde yuvarlaniyor kizim bu, noolcak?
cevap: hicc aldigimiz yere geri goturecegiz, bu model hatali uretilmis de

Cok soruyorlar ya

Aynaya bakınca gördüğün?
Bundan iyisi samda kayisi daha ne olacak, dur azicik kasi, gozu duzeltelim,hihhh tamam iste oldu, cikabiliriz artik.

Kendini okutan blog dediğin?

ahkam kesmesin okurum ben, keserse de okumam olur biter herkesin kendi alani banane degil mi?

Bu blog sahibi-sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?
Rone park, vakit darsa Atilla Ilhan(Kavakli park)Parki, Olivium, okul, Galleria daki D&R orda cocuklar icin kutuphane ortami var, ay ne sirin ya, bir ihtimal Sultanahmet civari, keyif yerindeyse Istanbulun her yerinden cikabilirim karsiniza:))


Herkes mimlemis birbirini ben mimleyim olur mu?

16 Ekim 2009 Cuma

Kursun mu doktursem nedir???

Ben dun gece hayatimdaki en buyuk derslerden birini aldim biliyor musunuz? Gece vakti arkadasim E. yi koca kisisi eveine birakmak icin cikti. Ben de yatagin uzerine serpistirilmis ust-basimi toplamak icin odaya gittim. Nazecik te arkamdan geldi elbette. Hem hosbes ediyor, hem toplaniyorduk ki bir ciyaklama geldi kizimcigimdan. Anlamadim ne oldugunu bir kac saniye, bir baktim kizimin mini minnacik serce parmagi dolap kapaginin mentese kismina girmis. Ay ne yapacagimi sasirdim, bilen bilir ben cok ama cok sogukkanliyimdir. Oyle yaptim olmadi boyle yaptim olmadi, o parmacik orda ecis bucus olup durdu. Bana bir kac saat gecmis gibi geldi ama olsun olsun 5-6 saniyede o parmagi ordan cikardim. Aklimdan toplam 15 saniyede neler neler geci,ya koptuysa, ya mosmor olup tirnagi duserse, cok acimistir, oy yavrummm, neler neler. Kaptim kizi mutfak masasina oturttum, buzluktan bir buz kaseti aldim ama zangir zangir elim ayagim bosandi. bir de lasonil surdum, parmaciga bisi olmadi. O arada koca kisisi gorevi tamamlamis apartmandan iceri girmis, onu gorunce sogukkanliligim iyice uctu gitti, kosup banyoya girdim. Bir kac dakika hungur hungur agladim. Kizim iiyice telaslandi aglama bir sure daha devam etti benim yuzumden.

Bir kac yil once teneffuste aniden kapi acilmis ogretmenler odasina gozunden kanlar fiskiran bir ogrencim girmisti,firlayip bir paket pamugu cocugumun gozune bastirivermistim, actigimda goz kapaginin ikiye ayrilmak uzere oldugunu gormus, kan revan onlugumle yavruyu hasataneye atmistim da bu kadar fenalik gecirmemistim. Yollarda bastigim kornalarin, ettigim kufurlerin haddi hesabi yoktu ama olsun.Ogrencimin adi MAhsun du. Yine gecen yil arkadasim B. ile kopmak uzere oldugunu sandigimiz bir parmagi yetistirmistik hastaneye. O da Fevzi. Hepsinin yarasi baska da, aldigim ders su: sogukkanliyim diye gecinemeyceksin, ya yaslandim ya cocuk kendi cocugum(ne garip degil mi ben butun cocuklarimi NAZE gibi gorurum oysa ki)icin kopsa da aglamayacaksin.

Ne bu ya ya cocuga ya bana nazar mi degiyor(inancim yok denecek kadar zayiftir boyle seylere), iki gundur parmagi kah yaniyor, kah dolaba kisiliyor, ya ben ben niye agliyorum????Daricada bana ve birkac kurbana daha annem ve anneleri cocukkene kursun dokturmuslerdi zorla, oraya mi gitsem acep*??

13 Ekim 2009 Salı

MUNE DUGUN CICIIIII!!




Biz sekerim Mugemizi evlendirdik efendim, cici cici giyinen kizim kendini kah tuvaletin kapi altindan kayip obur tarafa cikarak, kah yerlerde yuvarlanarak, kah dansederek, halilarin ustunde babetlerini cikarip ziplayarak veee sonunda o gumburtunun icinde uyuyarak tamamladi dugunumuzu. Sabah kalktiginda soyledigi ilk sey: Annii Mune duguunn bitti mi? Ohoo dedik sabah ola, sizmasaydin oralarda...Fotolardakiler de NAZE ve dugundeki diger prensesler...

6 Ekim 2009 Salı

Mina cimcimi ayda ciyy, uc uc!!!




Izler mi kacarmi, isigi ac der mi acaba derken biz bu sabah kizimla hakiki ilk sinema maceramizi yasadik! Oleyyy!! Fransizlar biliyor bu isi, yani ben isin daha cok estetik kismindayim, yoksa naze mina cimcimi ayda ciiyy, uc uc (kedi kirmizi ayakkabi giymis ucuyor), dede var, kapii ac, abla dand et diye olayi ozetledi. Velakin biz bu isten alnimizin akiyla ciktik, koca kisisi birazdan donersiniz diyerek icimizi sisirmisti ama yanildi:)) CIZMELI KEDI bizi gayet memnun etti. Alimizi, siseli bebegimizi ve kaplanimizi da goturduk mecburen, ha bir de Alinin battaniyesin, her yere geliyorlar onlar da mahrum kalmasinlar degil mi. Son 15 dakikaya kadar film gayet guzel izlendikten sonra, zaten bos olan salonda ondeki sarisin oglani ayartan kizim merdivenlerde ziplamaca oynayarak finali gordu:)) Ha haa ne guzel, hep bugunu beklemistim ben, yasasin!!!!!

Banane videosu:))

5 Ekim 2009 Pazartesi

BANANE

Birkac zamandir hep dilinde bananeee. Aslinda video yukleyecektim ama nedense bir turlu kamerayi gormuyor bilgisayar. Neyse unutmayim diye yaziyorum degil mi?Ya bazen cok anlamsiz seyler soyluyorum belki de ondan boyle yapiyor. Hosuma da gitti, habire soyletmek icin sacmaliyorum, kizacagiz da naapsin bananee diyiveriyor:)) aslinda iyi bir yandan, ne guzel ilgilenmedigi konulari pas geciyor. Bugun sabah erken bitti dersim eve geldim, ananeyi ugurladik. Yuz kere dedim ki: anane gitti, once biraz uzuldu falan, uzatinca eeee bananeee, cuma gitcem ben ugunun dugunu var dedi, DADE OYNA DAP eline bir de mendil aliyor, komik valla.

28 Eylül 2009 Pazartesi

17 ve 18. dislerrr

Aman bu kiz kac zamandir oyle dolaplari karistirmiyor 'biseycik va mi annii' diyerek buzdolabiní actirmiyordu, bizim de icimiz aciyordu, oylee cilgincasina meyve kuruyemis vs tuketmemesi bizi endiselendirmisti ya, megersem 17 ve 18 numarali dislerimiz yoldaymis efendim. Demin yatarken kucugumun en arkadaki dislerini fircalamasina yardim ederken aaaa baktim artik onlar en arkadakiler degilllerrrr. Gene cok ucuz atlattik, ben hic anlamadim zati bu cocuk ne zaman dis cikardi, tu tu nazar degmesin:))Sute kuvvet herhalde, holstein anneye ve Aysun ablasinin sutlerine:))

26 Eylül 2009 Cumartesi

NAZELINGUA DIALOQUES

Bayramda ananeye gitmistik. Nazecik oglen uykusundan uyandi:
-Annii, cucu babi DADE huda unu betle.(Annee kucuk kopek kaydiragin onunde bekliyor beni)
-??????
-Dade del hudaaaa dap.(Naze gelsin kaysin diyor)
-?????
Ruyasinda gordu zaar:))


Renkler konusu mami´yle sinirliydi. Yenilerini eklemis olacak.
-Anniii, cicil cici ciy.(yesil pantolonumu giyecegim)
-Kizim hava sicak olmaz o.
-Ol, ol, bempe cici cibi ciiiiii.(Pembe olanin cebi yok)
-:)))


-Dade buya dap.(Naze boya yapacak)
-Hangi boya?
-Bum buya(Sulu boya)cimcimi dapp, dayi dap, ciya dap, cunnunu dap,bempe dap, buya dap buyaaaa(kirmizi, sari,siyah, turuncu, pembe yap)


Ellerimizi ykiyoruz:
-Anii aci ac aci. (Annee az ac az)
-Niye?
-Baba pirci biiii(babamin parasi biter)


Soylenmez ama dayanamayacagim, sanirim yavrumun ileride kronik kabizlik problemi olacak, gereken tedbirleri aliyorum. Ama iihhh.tuvalete gidip kakasini yapti;
-Anii dealll, Dade das tata dap nine(yine), bir tata, iki, uc oooo minna(minik) tata dap.(Anlasildi herhalde meale gerek yok)

Ayni sebeple bugun cocuguma kayisi kaynattim, sabah kahvaltida bir kac yudum aldi begenmedi sanirim:
-Anii nine dap, ei datli, ama ebu bum dap.(Annee yine yap eline saglik, ama visneden yap)

23 Eylül 2009 Çarşamba

YENIDEN OKULDAYIZ

Sevgili blog:))
Az once banyomu yaptim. Kahve yaptim kendime bir de. Naze uyudu erkenden. A. banyodan cikinca saclarima fon cekecegim, kirmizi oje surecegim. Sabah erkenden kalkip okula gidecegim. Evet 3 haftadir gidiyorum ama yarin cocuklar da gelecek.Ben ilkokul ogretmenimin kotulugunden, ingilizce ogretmenimin iyiliginden ogretmen oldum galiba. Yarin sabah itibariyle 8. yilima basliyorum. Bunun 1.5 yili baska okullarda, geri kalani ise sabah gidecegim okulumda gecti. Fakulteyi bitireli de 9 yil olmus, bir yili master eglencesiyle gecirdim, ne guzeldi bea:)) toplam 350 7. sinif cocugum var bu yil. ne cok degil mi? Programlar yapildi okullarda, ananemizin birkac gun gelmesine bile gerek kalmadi. Sabah Nazecik babasiyla ben gelene kadar kahvalti, oyun ve koltuktaki kiz programiyla gecirir vaktini. Bu yil krese gitmiyor. Ayip olurdu kizima yarim gun calisan anne babayla krese gondermek. Zaten baktigim kreslerden iyi bizim evin oyunsal ve akademik ortami, bir yil daha ana baba kuzusu olsun bakalim. Ogretmen olmanin faideleri iste:)) Ben pek heyecanlanmam okula baslarken, zaten malum kanim soguktur benim. Cok gulmem birkac gun hele yeni girdigim siniflarsa hic gulmem. AAA demeyin. Ergenlikteki cocuklarla birlikteyim, her sey tadinda olsun sonra guler egleniriz oynariz yavrularla elbette. Oyun oynama istegi yuzunden de ogretmen oldum. Ve ben en cok 7. sinif ogrencilerinden tirsarim. Bakalim nasil buyumusler, boylari uzamis mi, yazin neler gecmis hayatlarindan merak ederim.7. sinif ogrencisinin biyolojik ve duygusal coskunlugu beni bazen gercekten sasirtir. Ayari bozuk futbol topu gibi olurlar. Dusunsenize hormon hucumu baslamis bunyeye, ne yapsan begendiremezsin kendini. Amuda kalksan sinifta donup bakmazlar bir cogu, her gece dusunurum yarin derste ne manyaklik yapsam da ders dinleseler diye:)) Oyle kitapla defterle aralari yoktur pek. Ne ogretirsen kardir, artik takla mi atarsin, simarir misin bilmem. Yarin ki ilk mevzuyu hemen soyleyeyeim, okulun formalari degismis, boyle turkuaz mi desem, cam gobegi mi desem acaip bi renk hirkalari var. Oglanlar giymek istemediklerini haykiracaklar yarin. Simdi cogunun sesleri de catlamistir zaten, ayyy yerim onlarin patlak seslerini. Insan cocuk gurultusunu ozluyor canim ya. Evde yok sanki de:))Sabah okula ilk basladigimda aldigim siyah pantolon ceketimi giyecegim resmi resmi, az degil 7. yilina basliyor kendileri, baska olmadigindan degil, dogumdan sonraki iki yil olmamisti da, baktim bu yil cuk oturuyor, oleyyy dedim, mal buldum diye sevindigimden de degil, bu elbise 40 beden arkadaslar naberrrr??:)) Giyeriz yarin onlari, ertesi gun makosen taklidi yaptiririz converslere:)) Bir de bundan ogretmen oldum galiba bben:))Ay bi gerilim basti beni, heyecan budur belki de.

12 Eylül 2009 Cumartesi

DİŞŞŞ

Şimdi sanacaksınız ki bizim bebe diş çıkarıyor, ben de o arada zıvanadan çıkıyorum. Yok, değil, 30 lu yaşlardaki bendenizin 20 lik dişleri çıkalı oldu elbette bir on yıla yakın ama onların bir de bünyeden çıkarılması gerekiyor ki, ağzımızda yer açılsın:)) Hiç diş sorunu yaşamamış olan ben, (hamileyken dahi çıkmaya debelenen 20liklerin kırdığı bir azıyı saymazsak) bir kaç haftadır diş hekiminin yolunu tuttum. Sağ taraftaki koca diş beni ve sevgili doktorumu hiç yormazken dün çektirmeye, çekmeye çalıştığımız sol koca azı beni, doktorumu ve bütün ev ahalisini perişan etti. O ne zulüm ya, dilimin solu, boğazım, çene kemiğim, ve dişten olduğunu düşündüğüm sol çenemin altındaki bezecik, hepsi yerinden oynadı ama diş bir türlü ağızdan çıkmadı. Daha bugün, bu saatlerde kendime geliyorum. Bir de üzerine içtiğim 4 tane AProl Forte benim gibi soğandan bile içi bayılan birini ne hale getirdi tahmin edin. Desem ki, anestezi az geldi, yokkkk, gözüm bile birkaç saat kırpma hareketi yapmayı başaramadı anestezi yüzünden, bence fazlaydı bile. Neyse gittiler kurtuldum, bazıları ne çektirdin yahu diyor:)).Keyiften, keyiften...

10 Eylül 2009 Perşembe

NESİN VAKFI BALÇIK ALTINDA!!!

Kimseye birşey olmamış ama yoktan var edilen vakfın şimdi yeniden yoktan var edilmeye ihtiyacı var. Siteden alıntıdır:



Sevgili Dostlar,
Kötümserliğe kapılmaca yok.
Hayat bir mücadeledir. Bu sel felaketini de bu mücadelenin bir parçası olarak değerlendirip eski günlerimize dönmek için canla basla, askla şevkle çalışacağız. Eskisinden daha da güzel bir vakıf yapacağız.
Yarın çok daha kötü bir sel felaketi bekleniyormuş. Nasıl mümkünse! Elimizden geldiğince hazırlanıyoruz.
Küçük çocuklarımızı anneleriyle birlikte İstanbul'daki evlerimize yolladık. Vakıf'ta sadece eli iş tutan gençler kaldı.
Görmeden anlaşılmaz ama felaketin boyutlarını anlatmaya çalışayım.
Su anda çamurdan bir vakfımız var desem abartmış olmam. Bodrum kat bastan aşağı, giriş katı bir buçuk metre kadar su altında kaldı. Bahçedeki su düne kadar boyu aşıyordu. Simdi suyu gitti diz boyu balçığı kaldı. Çizmeyi bırakmadan ayağınızı balçıktan kurtarmanız zor.
Selin sürükledikleri meyve ağaçlarının arasına takılmış, ağaçları eğmiş, kocaman bir bariyer oluşturmuş. O yemyeşil bahçeden geriye eser kalmadı. Çoluk çocuk hep birlikte o kadar da çok emek
vermiştik ki… Hayvanlarımıza yem için ektiğimiz onlarca donum tarla bataklığa dondu. Seralarımız kimbilir nerelerdeler.
Komsu haradaki onlarca at boğuldu. Muhteşem atlardı. Hep birlikte koşmaya başladıklarında zemini zangır zangır titretirlerdi. Çocuklarımız, o atları küçücük boylarıyla çitin üstünden uzanarak,
bahçeden kopardıkları tutam tutam çimlerle beslerlerdi. Minicik ellerle atların koca koca dişlerini yanyana görmenin keyfine doyum olmazdı ... Baskalarina para kaynağı olan o atlar bizim neşe kaynağımızdı. Gitti gider canim atlar.
Tiyatro salonumuz tanınmaz halde. Şu anda içine bile girilemiyor.
Mutfağımız kullanılmaz durumda, içine zor giriliyor.
Çamaşır makinaları, bulaşık makinaları, kurutma makinası, buzdolapları, fırınlar, soğutma depoları, kalorifer kazanı... Medeniyet namına ne varsa yok oldu.
Et stoğumuz perişan. Kokuşmadan gömmek gerekiyor. Ama nereye? Her yer balçık.
Su, elektrik, telefon, internet kesik elbet.
"Dereboyu"ndaki evime uzun süre ulaşamadık. Aziz Nesin'in en önemli notları oradaydı. Sel, ağaç kütüğünden karavana kadar, ne bulmuşsa önüne katmış tüm şiddetiyle akıyordu. Neyse ki ev yıkılmadı ve notlara bir şey olmadı. Mucize diyesim geliyor.
Kullanılmaz hale gelen koltuk, kanape, yatak yorgandan ya da tamamen suya gömülen elbise depolarımızdan söz etmiyorum bile.
Bitirmek üzere olduğumuz "Sanatçı Evi" perişan. Yeni bastan yapacağız.
Kitap depolarındaki on binlerce liralık Aziz Nesin kitabi mahvoldu.
Aziz Nesin'in yıllarca biriktirdiği gazete koleksiyonunun büyük bir kısmını ciltletmiştik. Büyük ölçüde parasızlıktan ama bir miktar da ihmalkarlıktan ciltletemediğimiz binlerce gazete hamur oldu.
1976'nin Politika gazetelerini gördüm. İçim acıdı.
Mezunlar dahil bütün büyük çocuklarımız Vakf'a geldiler. El birliğiyle Vakf'ı temizlemeye çalışıyorlar.
Felaketin boyutunu anlamak için görmek, yaşamak lazım.
İki tesellimiz var:
1) Hiçbirimize bir şey olmadı.
2) Aziz Nesin'in bütün arşivi kurtarıldı. Çocuklarımızın ilk aklına bu notlar gelmiş. 3000 dolayında dosya... İnanilmaz bir surat ve imrenilecek bir işbirliğiyle çocuklar bütün dosyaları su basmadan kütüphaneden ikinci kata çıkarmışlar. Sabahın köründe uykularından fırlayıp...
Çocuklarımızın kimisi haylaz kimisi yaramaz kimisi söz dinlemez olabilir, ama hiç görmedikleri Aziz Dede'lerinin notlarının ilk kurtarılacak eşya olduğunu biliyorlar... Eğitim işte böyle bir şey olmalı.
Her şeye karşın iyimserliğimizi elden bırakmayacağız ama. Sürekli ileriye bakmaya and içtik.
Mücadeleye devam!
Sevgili Dostlar,
Nesin Vakfı'nın ana binasını depreme karşı güçlendirmek gerekiyordu. Bu sel felaketiyle birlikte binanın zemini daha da zayıflamıştır. Binayı güçlendirmenin maliyeti 350-400 bin lira arasında.
Sel felaketi dolayısıyla zararımızın da (insan gücünü saymazsak) en az 500 bin TL dolayında olduğunu sanıyorum. Bizim boyumuzu fersah fersah asan meblağlar bunlar.
En zor zamanlarımızda hep yanımızda olan sizlerden bütçenize göre bir katkı bekliyoruz.
İnternetten bagis icin: https://secure.cs.bilgi.edu.tr/nesinvakfi/bagis.php.
Banka hesap numaralarımız aşağıda.
Çok teşekkürler.
Sizlere ve geleceğe inancımız sonsuz.
Hepimizden sevgiler, saygılar.
Ali Nesin (www.nesinvakfi.org )
TL hesapları:
İş Bankası, Parmakkapı Şubesi Şube kodu 1042 Hesap no. 0714327
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 22 32 - 5001
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 434 84 59
Posta Çeki no. 164 00 09
Euro hesapları:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5003 (IBAN: TR 80000 1000
1300 9525501 5003)
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 400 79 36
Dolar hesabı:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5001 (IBAN: TR 37000 1000
1300 9525501 5001)
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 400 79 37
CHF hesabı:
Ziraat bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5002 (IBAN: TR 10000 1000
1300 9525501 5002)
Swift Kodlar:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi Swift kodu: TCZBTR2A
Vakıf Bank, Çatalca Swift kodu: TVBATR2A
_______________________________________________
duyurular mailing list
duyurular@nesinvakfi.org
http://lists.cs.bilgi.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/duyurular

Bir Öğlen Aktivitesi

 


Şimdi gören kızacak, çocuğun kafasında parmak boyalar, punkçı olmuş. Merak etmeye kimseler boyalar zararlı değilmiş:((Zaten oldu bi kere, nasıl eğleniyor baksanıza, bozamadık keyfini. Pozlardan 3 dakika sonra banyodaydı.



Unutmamak için yazıyorum, grammarian child bundan sonraki postun başlığı.
Posted by Picasa

1 Eylül 2009 Salı

Tatil Bittii:))

Annem bu sabah beni ananeme bırakıp işe başladı. Tail bitti dedim ben tam olarak, anne işe gidiyor. Tatilimizin son bir kaç gününü büyükannemin Enezdeki köy evinde geçirdik.Kış hazırlıkları yaptık.



Ananemle biber topladım bahçeden




Sonra da taze taze fasulye.





Denize de girdim ama su çivi gibiydi. Sezonu kısa sürüyor ya Saros körfezinin.




Ya şu elimdekine bakın çit çit bundan çıkıyormuş, öyle şaşırdım ki...


Mahmutbey gişelerden girerken İstanbula annem "işte bak ne biçim kokuyor yine İstanbul" dedi. Şöyle deniz kenarı, yeşil, bahçelik, bağlık yerlerde yaşayası var annemin. Mayısta denize girelim, bahçede çilekler, domatesler yetiştirelim, beyaz tahta sandalyeli masalarda kahvaltı edelim, 30 kişilik sınıflarım olsun,diyor annem. İyi olur bence de, evler uzun mesafe koşular için dar geliyor bana. Düz duvara tırmanmak yerine kırlarda koşsam fena mı olur:))

25 Ağustos 2009 Salı

TEKİR BİZİ MİMLEMİŞ



Gerçekten zor bir mim olmuş, bilmem ki bilmem ki diye dolaştım bu saate kadar, Tekir gibi yaptım kocaya sordum verdi bir kaç ufak tefek cevap, bakalım yazalım 7 ilginç halimizi:))

1. Yeterince ilginç değildir herhalde ama elimizde çok ürün yok idare edelim: Ben et yemem, ama öyle bilinçli bişi değil benimki, çocukken bir kırılma anı var bu işin sanıyorum. Zorluyorum kendimi yok olmuyor, köfte yerim çok baharatlıysa, denizden de babam çıksa tereddüt etmem, tuhaf şey o et bu değil. Ama çok iyi et yemekleri yaparım tadını bilmeden. Lokanta açsam yok satar.Diyorlar...

2. Yukarıdakiyle bağlantılı yine yemek yapmayı çok severim. Yemek düşlemeyi. Kocaya sordum dedim ya 30 çeşit çorba yapabilmek ilginç bişi değil mi dedi.Sabah kalkınca başlar mutfakta geçireceğim saatlerin hayali, eksikler varsa dudak bükerim. Her türlü otu bulur buluşturur bi şekilde etçil aileme kakalamayı başarırırm.

3. Ot deyince aklıma geldi, taze soğan bende kafa yapar, bildiğiniz sarhoş olurum. Salata yedikten sonra bir neşelenirim sormayın, İki duble rakı, bir de tequila shotlasam ancak bu kadar oluyor valla. Tansiyonum mu düşüyor nedir anlamadım.

4. Bir çok kadının aksine alışveriş yapmayı, daha doğrusu üst-baş almayı sevmem. Ayakkabı almayı severim bir, o da giyip çıkarması denemesi kolay olduğundan. Ha zırt pırt ayakkabı alır mıyım anneme göre evet bana göre hayır. Bir ayakkabı için bir kaç sene düşünmüşlüğüm-aramışlığım vardır. Sonra alayım dediğim o ayakkabı tedavülden kalkmıştır. Yaz tatilinde kayınvalidem mavi nike sandaletlerimin aynısından her yıl aldığımı düşünmüş, çok güldük. Evleneli beş yıl oldu ben her yaz aynılarını giyiyorum. Ha evet takıntım var aynısıından görmediğimden yenisini almıyorum.

5. Müzik ve resim konusunda süper yeteneksizim. Sınıfta lazım olduğundan biraz karikatür çizebilmeyi kendimi terbiye ederek öğrendim zorla. Müzik ise içimde yara. Çok iyi dinlerim, bilirim ama enstrüman çalmayı hiç ama hiç beceremedim. Sesim iyidir, kulağımda öyle,mesele ellerde mi bilmiyorum. Çok üzülüyorum.

6. Tekir anımsattı, temizlik yapmaktan çok ama çok nefret ederim. Bak tekircim ne diycem haftada bir evleri değişelim ben size bir haftalık yemek-snack-çorba-tatlı vs. hazırlayıp sıralayım. Sen de şu evi düzene sok yahu, sorun çığ gibi büyüyor:))

7. Baktım da yukarıdaki maddelere çok vasat bir ev kadını tipi çizmişim:)) Primatlar hakkında her şeyi bilirim. Günlük hayatlarının bir şemasını gözüm kapalı anlatırım mesela, ilkelinden gelişmişine dünya üzerinde inanılan, ya da mitoloji olmuş her dine, efsaneleriyle birlikte, kutsal kitaplarının her ayrıntısıyla hakimim. Belki de inanç dünyam bu yüzden bu kadar kördür. Bi ara fantazi olsun diye sosyal antropoloji masteri yapmıştım. Şimdi masal olsun diye kızıma anlatıyorum. En ilginç şey akademik çabamın pratikteki faydasının bu olmasıdır. Rönesansta yaşamak varmış.Ya da bu debelenmemin pratik faydalarını görebileceğim başka başka memleketlerde ki bu MADAGSAKAR, CİBUTİ bile olabilir.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

SORUNLARIM VAR VOLUME 2

Biz bugün öğleden sonra anne-kız çok uyumuş ve şişmişiz. Uyanınca tam kapının dibindeki manavdan bir karpuz alıp yiyelim içimiz serinlesin dedik. Aşağı indik, minik trakya karpuzumuzu, minik çengelköy hıyarlarımızı alışveriş çantasının içine yerleştirip eve geri çıktık, kapı önünde ben dengeyi kuarmadım herhalde ve anahtarı halen yapılmakta olani bitermi bitmez mi bilinmez asansör boşluğunun derinliklerine duvar dibindeki bir küçüücük açıklıktan sıpıtıp attım. Neyse baba yakındaydı geldi bizi eve soktu. Yemek yedik, baba kişisi halı saha maçına gideceğinden, biz de çok uyuyup şiştiğimizden ve NAZE kızla tek başıma başedemeyeciğimi düşündüğümden kalkıp fakülteden arkadaşım E. ye gittik. Az biraz değişik değişik oynar mor saçlı bebekle demiştim:)) Biz de laflarız değil mi? Ne güzel fikir. Zaten geç vakte kadar da kendi isteğiyle uyuyamaz vakit şen geçsin istemiştim. Oy oy... Gerisini herkes yazsın kendi 2 yaş bebesine göre, tek söyleyeceğim kızımın arkadaşımın gözünü gül dalından fırça sapıyla dürtmek suretiyle çıkarmaya çalışmasıdır. Şirince şarabıda cabası.

23 Ağustos 2009 Pazar

SORUNLARIM VAR !!!!!!!!


En baştan başlayalım, biz tatile giderken yavrum, mini kızım uysalcana, aklına her geleni abuk sabuk yapmaya kalkmayan bir bebecikti. Sonra aradan sadece 1.5 ay geçti ve karşımda dediğim dedik, çaldığım düdük bir Chucky çakması oldu. Biz tatil gezmeleri, etraftaki büyük ebeveynler, kuzenler,dayı, deniz, bahçe sebebiyle olaya vakıf olamamışız zaar, eve gelince zıvanadan çıkmış bir kız çocuğuyla başbaşa kalıverdik. Neyse ne, böyleyken böyle ama sorun tam olarak bu değil,BEN anne kişisi olarak bu dağınıklıkla, tehlikeli hareketlerle başedemiyorum sanırım, ühüüüü....Yoksa yavruda yok bir sorun, o yaşının, çağının gereğinin hakkını veriyor, uykuda- beslenmede- tuvalette sorunumuz yok. Sorunum bu evi ben nasıl toplayacam, kendimi ordan oraya savurmadan düzenin devamını nasıl sağlayacağım. Demin ben telefonla konuşurken bacağının ağrıdığına kanaat getiren NAZE insanı, babasının çok büyük bir dikkatle sabah gözden uzaklara kaldırdığı VICKS kutusunu sandalye-parmak ucu marifetiyle ele geçirmiş.Evimiz şu anda halkı grip olduğundan viksle tazelenmiş havasında ıhlamur kaynatılmayı bekleyen kış mevsimi gecesi gibi kokuyor.Üstelik salonda bugün temizlediğim koltuk döşemeleri de vıcık vıcık viks olmuş durumda.
Sonra 1.5 yaşına kadar çatal-kaşık ikilisiyle kendi kendine beslenen kızım yaklaşık 1 yıldır yemeğini elleriyle yeme konusunda ısrarlı. Şu sıralar terrible 2 sebebiyle inat had seviyedeve ben bu durumla ne zaman ilgilensem acaba diye düşünekalıyorum.Sonracıma habire bağırıyor susup baksam mı, sakinleştirsem mi karar veremiyorum. İkna yeteneğim yerle bir olmuş vaziyette. Offff diyor bize biraz suyuna gitmesek. Askılı elbisesinin altına sonbaharlık yeşil pantolonunu giyip geziyor, sıcakta isilik olacak başka derdim var sanki, çıkar deyince ciyakkkk diye bir ses, aman yarabbim dedesinin aldığı alkışa duyarlı kuş bile ötüyor ta onun odasından. Tabi o pantolon benim sakladığım derinlikten bulunana kadar bütün dolap boşalmış yere atılmış oluyor efendim, sonra sil baştan bu işler için yaratılmış bir model olmadığım geliyor aklıma. Sanırım beni sadece sakinliğim ve soğukkanlılığım koruyor bu işler karşısında yoksa kaynar bir puding kasesine elini sokup acıyla bağıran bir çocuğun karşısında nasıl dayanılır, acı geçtikten sonra bir de yapış olan dolap ve yerler var sırada temizlenecek. Eve temizlik için yardımcı gelse ne olacak sanki kadıncağızı her gün her gün çağırıp maaşımızı ona mı vereceğiz? Ne yapsam ne yapsam, kreşe gidecek bu yıl belki orda bol bol arpa yakar diyorum, annem de kreş için 3-4 yaş en uygunu dedi sizin okuldan bir gelişim uzmanı deyip aklımı çeliyor. Hani vaktim var da okuldan dönünce, ulan ben bu işlerin modeli değilim işte, evet oyuncuyum ama biri dersin toplasın kıçımı da oynayayım. SORUNUM BU ASLINDA DEĞİL Mİ? Orta bir yol bulmak lazım beni başka bir ürüne çevirmeden bu durum.Ne gariptir ki bu benim hayattaki en büyük dilemmam vaziyetinde şu sıralar: model mi değiştirsek, yoksa dirensek başka yollar mı bulsak:))

22 Ağustos 2009 Cumartesi

GELDİK BİZ




ÇOKKK uzun tatilimiz nihayete erdi, oh be evimdeyim. Yazacağız ama her şey öyle çok ki nerden başlasak acaba. Bir sürpriz: tuvalet meselesini çözdüm. Beze elveda diyeli bir ay kadar oluyor. Tailin pratik tek faydası bu değil elbette: balık gibi yüzüyorum ben. Annem bebek gibi her halimin bittiğini artık cadı mı cadı bir kız çocuğu olduğumu söylüyor. Yatağımın önündeki korkuluğu da çıkarttık artık gece kalkıp tuvalete bile gidiyorum, rafımdan sütümü alıyorum. Oy of, çok çenem düştü, durmadan konuşuyorum. Neler neler oldu daha, bekleyin annem daha alışamadı eve, alışsın yazar durur.

24 Haziran 2009 Çarşamba

TATİL BAŞLIYOR




Babamın işlerinin bitmesini beklerken ananem, annem, Osman abim,bübünnem(büyükannem)ve Sevilay teyzem annemin bebekken denize girdiği yere, Saros'a gidiyoruz. Cumadan itibaren 10 gün kadar yokuz. Gelince babanne, ordan dayı yolcusuyum:))

22 Haziran 2009 Pazartesi

SÜTÇÜÜÜÜÜ GELDİİİİİ





Bizim evin kapısını her CUMA sütçümüz çalar. Sevinerek karşılarım ben AYSUN THE SÜTÇÜNÜN elçisi TAYFUN abiyi:))E bir haftalık gece cephanemi getiriyor bana. Öyle leziz ki sütleri başka sütlere hiç yüz vermem öyle kutu mutu:)) Bu hafta bir de küçük ayılı şişelerde de süt eklemiş AYSun teyzem:)) AAAA dedim annemin sütten yaptığı kremalarla havuçlu cevizli bir kek yapayım. Bahaneyle sütçümüzü de anmış olalım.

19 Haziran 2009 Cuma

DOLMA


Sütüm az önce pişti, bir tane de magnum yedim:))Azıcık kilo vermişim, alayım yeniden diye. Akşama ne yapsak, ne yapsak diye düşünürken dolaptaki üç beş dolmalık biber ve biraz da yaprakla karşılaştım. Dolma hüzünlü bir yemektir benim için. Benim eline su değse yemek olan bir halacığım var, Adana'da. Bir sürü erkek kardeşin de en miniği, babanem o küçük bir kızken hayata veda etmiş, O da Ankara'ya abilerinin yanına taşınmış. Oğlanlar çalışıyor,halacığım da onlara annelik ediyormuş. Bir gün komşuyla pazara gidip biber vs alıp abilere dolma yapmış, hep çok özenirmiş pazara giden komşuya.. Eve birer birer gelen abiler olaya çookkk sevinmişler, sen bizim annemiz oldun demişler. Olay benim hafızamda böyle ama, varsa bir yanlışım düzelt halacığım. Her dolma yaparken aklıma mutfakta yemek yapan bir kız çocuğu resmi düşer. Tam "nerden nereye" oldu değil mi? Hüznü dağıtmak için söylüyorum; DOLMA YAPANLARIN ÇOK OLSUN halacığım.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Mim/Bebek alışverişi

Sevgili arkadaşım, Adakuşun annesi F. beni mimlemiş. en başta belirteyim bu benim ilk mim yazım:)) Oleyyyy:)) Şimdiiii, bebek alışverişi konusunda ilk edeceğim kelam yavruların giydiklerinin haram, yediklerinin helal olduğudur. Bunu farketttiğimde elimde eşe-dosta verilecek, tertemiz, bir türlü ay-mevsim denkleşmesi sağlanamamış bir çok torba-hurç-hediye paketi Naze kıyafeti vardı. Amaaa bir bebeğin olmazsa olmaz çokk kalem ihtiyacı da oluyor. En temizi bu en elzem malzemeleri ele geçirdikten sonra olayı akışına bırakmak. Bu akışa annane-babanne-anane babanne arkadaşı-henüz çocuk sahibi olmamış,olmayı çok isteyen ancak bunu kendine bile itiraf edememiş eş-dost-gençten çevre bir heves destek oluyorlar. Buna birlikte hamile olup, birlikte yavruladığınız uzunca bir süre duygu seli içinde yuvarlanan, kendi bebeğine ne bulduysa alıp, bir de sizi de aldıklarıyla son derece mesut eden, hışmınızdan korkup alamazsa telefon edip alayım mı diye soran taze anne-çağdaşları da eklerseniz gardrop olayı yeterince çığrından çıkıyor arkadaşlar. Bebeğiniz olduğunu bilen tüm yakınlar her bebek kıyafetine amanın,cici, bıcı, bici, yerim seni ne güzelmişsin sen elbise tavrıyla yaklaştıklarından kıyafet sorununun -akışa bırakma- kısmı halloluyor.

Sıra elzem malzemelerde; ben bunu biraz böleceğim; 0-3, 3-6, 6-9, 9-12 aylar gibi.

0-3 Ay; Bu dönemde illaki ayaklı, eldivenli tulumlar şart. Valla ben Marks&Spencer üstüne penye tulum tanımam:)) "COOL COTTON" ibaresi etiketli tüm ürünleri tepe tepe, yıkaya ütüleye, çekiştire çekiştire giydik. Paralanmadılar. Bunlar 3'lü paketlerde satılıyor. Bu etikete sahip, bodyler, tulumlar, donlar, atletler bebeği asla üzmüyor, terini hakkaten çekiyor, bu sayede gece gazıyla uyanma sıkıntılarını da ortadan bir nebze de olsa kaldırıyor. Gerçi Akının hidrojen gazına asla çare bulamadık o ayrı:)) Biz hiç eldiven kullanmadık, Naze onu tek olsa da, tulumun bir parçası olsa da bir şekilde açtı, bu yüzden neredeyse doğduğundan beri tırnak kesiyoruz bebeykene de çıt-çıt giderdi bu mevzu. bu yüzden tırnak makası çokk önem kazanmıştı hayatımızda, bi o çantaya, bir bu sepete derken zebil gibi çıt-çıt makas aldık:))Şimdi hiç birini bulamıyoruz alla alla ya, nasıl olduysa. Bu aylarda en çok sevdiğim etkinlik Nazeyi tıngır mıngır beşiğinde uyutmaktı zaten. Bir de meme seansları. E bu durumda bir bebenin en önemli eşyası yatağı ve anasının memesi oluyor:)) Meme tamam hazır, anne-babanın uyuduğu odanın ebatı itibariyle KANZ marka tıngır-mıngır sallanan, sarı pöti-kareli fırfırlı, tül tenteli, çekince her yere gelen, yaz tatilnde anane-babane evine kolayca taşınan, uzun yol sonunda oturan babaneye ayakları çıkarıldıktan sonra arabanın içine güzelce yerleştirilerek Nazeye yol-yatak yapılan beşik hayatımızın bu döneminde bize eşlik etti. Bayağı konforlu ve sağlam çıktı.Naze odasına geçtikten sonra Alperen bebeğe de eşlik etti ve halihazırda yeni doğacak bebekleri bekliyor yerinde. Yalnız alırken lütfen bir şapşallık yapıp Saraçhane yollarına düşmeyin kumpir patatesi karnınızla internet yoluyla sipariş ederseniz aynı fiyata çat diye kapıya da getiriyorlar. İçine de anane Gebzenin en sosyete yorgancısına pamuk minder diktirmişti:)) Bebek yataklarının anam-babam usulü pamuk-yün olmasında fayda var aklınızda olsun. Doktor arkadaş bana afferin demişti. Bu ayların sonunda ben son bir-kaç hafta için okula dönmek zorunda kaldığımdan süt sağmam gerekti elbette. Zavallı yavruma onun karşısında daha da zavallı duruma düşen koca kişisi çay kaşığıyla süt içirdi bir onbeş gün. Çünkü hanımcığım, tombalak tomurcuğum biberon-yalancı meme vb. şeyleri ağzına değdirmedi, gıcık oldu. Pompayı elektrikli vs. almadım. Çünkü bunlarla ben süt çıkarmayı becer edemedim. Chicco'nun manuel pompasını kullandık.Olay şöyle gelişiyordu; Naze memenin birini emerken, ben öbüründen akan sütü hafif hafif boşaltıyordum. Her emzirmede 50 cc geliyordu. Eee dedim bu sütleri nereye koyacağız şimdi, baktım baktım plastik torbalar mevcut piyasada ve ben o miktarda sütü de çıkaramıyorum ayrıca, üstüste süt biriktirmek hoş değil dedim, bana 50 cc lik kaplar lazım. Hemen bir züccaciyeciye gidip 50 cc'lik cam kavanozlar edindim 15-20 tane. Deep-freezin rafında bir kütüphane sistemi oluşturarak sütlerimi oraya depoladım. eskiler öne, yeniler arkaya tarih etiketi yapıştır, iyi bir sistemdi.Puseti de bu aylarda aldık. Kraft; merak edenler blogun ilk yazılarına bakabilirler. Öyle şahane bişi değildi, alacaklara mekanizma olarak ta pek tavsiye etmem. Hala kullanıyoruz ama tekerleklerin bir tanesi durmadan sağa çekiyor bir yıldır falan üşengeçlik işte , bi bisiklet tamircisi işimizi görür aslında. Yenidoğan oto koltuğu da özellikle araba kullanan anneler için şart. Bir sürü marka-çeşit var. bu noktoda akılda tutulması gereken şey az fiyat-bol güvenlik; zira bu koltuğu bebek 12-13 kg'ı geçince kullanamayacaksınız. Bizi kilo değil boy zorladı, bacaklarımız 4.-5. ay itibarıyle arka cama doğru uzayınca, oto koltuğumuzu değiştirdik. STORK marka yeni-doğan oto koltuğunu bu iş için yeterli görmüştüm, haklı çıktım:)) Onu almak için de Saraçhane'ye gitmeyin, her yerde aşağı 3 yukarı 5 fiyat aynı, ısmarlayın netten gitsin.

3-6 aylar; Farkettiyseniz üst-baş konusuna pek girmiyorum. O meseleyi genel akış hala idare ediyor amaa bebe meyve suyu-sebze suyu-püresi işlerine başlıyor 5-6. ay itibarıyle; ve işte sorun: eee her elbise de meyve-sebze lekesi var noolcak şimdi? Öyle besleme gibi gezdiremeyiz evladımızı değil mi? Hemen şu salya önlüklerinden öteye geçmek lazım, hem minikler,hem de onlardan da leke zinhar çıkmıyor. Devreye Mothercare'in beyaz havludan, bir askıda üçlü satılan, kollu önlükleri ve yine aynı markanın aynı kumaştan bir çengelde 7li satılan kolsuz önlükleri giriyor. Yemek seansından sonra hemen beyaz kalıp sabunu sürüyorsunuz ılık suyla yıkıyorsunuz lekeden eser yok:))Bu arada M&S'den alınan tulumların, bodylerin yenileriyle değiştirilme vakti de gelmiş oluyor. Mothercare'in havlu beyaz tulumları Naze 6. ay itibarıyle sonbaharı yaşamaya başladığından çok işimize yaradı. Hem anne-baba da bu beyaz havlu tulumlardan giymiş bebeğinetavşan- kobay faresi- van kedisi gibi sevimli hayvanların isimlerini takıp severek eğlenceli vakit geçirebiliyor. Bu ürünlerde 3lü paketlerde satılarak sevimliliğin sürerliliğine destek veriyor. Süt sağma işi çok sıkı olmasa da devam ediyor, zira anne 3 ya da 4. dersini süt izni olarak kullanıyor. KAvanozları boşaldıkça kaynatıp kaynatıp, doldurup süt kütüphanesine koyuyor. Bu aylarda oyuncakların önemi artıyor hızla. Her anne kişisinin hayali olan çıngırdaklı, hışırdaklı, tepeden kuşbakışlı çek çekli kurbağaları olan, ayak vurdukça şarkılar söyleyen oyun halısı edinmenin sırası geliyor. Yavrucağız onlarla dep dep debelenirken olaya direk dalan anne kişisinin dikkat etmesi gereken nokta oyuncaklarla henüz sağlam bir ilşki kuramamış bebekten gelecek oyuncak darbelerinden sakınmak. Akıncığım annesinin retinasını böyle bir aktivite esnasında bir zürafa darbesiyle yırtmıştı sanırım:))Ah ah anmasam şişerim:))

6-12 aylar(6-9 demiştim başta biliyorum ama toparlayalım bence) 6. aydan sonra önce beşikteki tıngırdamalar tangırdamaya dönüştü, sonra Naze elini kolunu sağa sola çarpma suretiyle geceleri bolca, fütursuzca uyanmaya başladı. Yani yatak vakti geldi. Biz yatak-şifonyer gibi malzemeleri İKEA'dan almıştık ve gündüz sefalarında kullanıyordık. Hemen Nazeyi kaptığımız gibi odasına geçirdik. Yanlış hatırlamıyorsam yatağın mensup olduğu alt familya Hensvik. Etrafı parmaklıklı derince bir karyola, bu yaz başlangıcıyla korkuluklarını çıkaracağız ve hakiki bir toddler karyolasına dönüşecek sanırım. Yatağın korkuluklarına annane kişisi süslü püslü bişiler(bumper) geçirmek istedi engel olmadık elbette. Ama inanın hiç gerek yok. Bir ay sonra Naze bumper olayına kafayı taktı ve yavaş yavaş iplerden sökmeye başladı. Bebeklerin yatağında mümkünse sadece bebek ve yatak olsun. yastık-yorgan ikilisi bile bazen yavruları tehlikeye sokabiliyor. Söylemeyi unuttum biz hiç kanguru-sling-baby wrap vs. kullanmadık, ben heves ettim şu wrap işine ama dışarda dolaşırken Naze kız sağı solu göztleyip, iletişim kuracağı insanları rahatlıkla görebileceği pusetini tercih etti. Wrap-yani çingene sargısı- evde ellerimin sebest kalması gerektiğinde, ama buna izin çıkmadığında çok yardımcı oldu. Ha bir de mama sandalyesi hayatımızın hala en önemli ve büyük parçasıdır. 4. aydan itibaren oturan Naze tüm yemeklerini orda yedi, boyalarını orda yaptı, bazen orda yemek yerken sızdı bile. Hepimiz high-chair'imizi çok seviyoruz. Onu da Mothercare'dan almıştık, şöyle mavi pöti-kareli beyaz tepsili vintage görünümlü bişi:)) Öyle çıkan tepsiliüç ayrı ayarlı, uzay mekiği gibi bişi değil.Basit ama asla sıradan değil:)) Bu sandalyenin üzerine sanırım saga yazabilirim ben. Afferin yapanlara. Aynı renklerde Chicco yüzeye yapışan tabak ve kaşık-çatal da edindik o arada. Vantuzlu tabak iyi bişi, tabağı yüzeye yapıştırabilirseniz eğer:)) Ben bir müddet yapamadım, be yapıştırdım sandım NAze söktü. Sonra vazgeçti, hala yemeğini bu şahane tabakta yiyor,ama çatalı, kaşığı,bıçağı 1.5 yaşında bıraktı, Erol Taş gibi davranıyor yemek esnasında. Spagettileri avucunda şöyle kıvırtttırıp pıt yutuyor falan. 9.ay itibarıyle beyaz havlu tulumlar tekrar cool cottona dönüyor, bodylerde C&A de tercih edilebilir, düşündüğümden daha iyi çıktılar.
Yakınlarımızda bir tekstil üretim semtinde oturmamız seebiyle bir sürü Outlet var. Mesela H&M, Hello Kitty, Esprit, Disney ürünlerini sokağın ilerisindeki ERMA'dan çok ucuz fiyatlara alabiliyorum. Yine mothercare ve zara baby'nin çorap üretici firması da yakınlarda. Geçen haftalarda Bakırköy pazarının GAP reyonundan 1-2 tlye t-shirt ve şortlar, M&S reyonundan da yazlık pijamalar aldım. Kızım büyüdükçe LCW'nin elbiselerini pek beğenir oldum, B. bize kırmızı çiçekli bir elbise almış ordan altına kırmızı Crocs ayakkabılarla pek şirin oluyor. Ayakkabı meselesini hiç sormayın zaten her gün her gün alasım var. Ama ilk ayakabımızın yeri başka, elim hiç uyduruğa gitmez ayakkabı konusunda. Mini mini Pumalarımız asla hayatımızdan çıkmayacak:))
Bu arada dehşet tasarımlarıyla hırka-kazak-patik konusunda hepimizi mest eden ananeye, ananeyi gördükçe çilden çıkıp var gücüyle çalışan babanemize de afferin diyoruz. Vay be ne uzun post oldu:))

Seyyan Hanım



Annem bu aralar hep hep müzik dinliyor, bi arkadaşı hatırlatmış, eskilerden bu şarkıyı, çokkk eskilerden dedi aninim, unutmayım ben diye ekliyor:))

9 Haziran 2009 Salı

Şu mumları üfleyemiyorummmm

 


Doğumgünümde de böyle olmuştu, söndürememiştim. Acin yardıma gelll diye seslenmiştim:))
Posted by Picasa

8 Haziran 2009 Pazartesi

Haziran

 

Haziranın sonu tatil demek, annem sıcaktan çok bunaldı bugün,az kaldı dedim, üzülme. dün mucize gibi bir şey oldu; geçen yaz aninimin suya soktuğu fotoğraf makinamız kendi kendine, hiç bir şey yapmadan çalışmaya başladı. Çok sevindik.
Posted by Picasa

17 Mayıs 2009 Pazar

Arkadaşım Acinnn

Yerim sarı kafanı diyor annem, seni unutur muyum hiç:))Gelcez yakında gelcez, var mı yeni oyuncağın?:))


Old Macdonald Had a Farm - Baby Einstein

Arkadaşım BAARRR

Bu da arkadaşım Bahar için, bu şarkıya hem üzülüyor hem de şarkıyla eğleniyormuş:))

BABAAA Zulaaa



babasiz kizlar balosu - babazula

Annemin Farid Farjad'ı

Madem bugün müzik günü, annemin sevdiklerine bakalım dedim:))



FARİD FARJAD

Eski bir Fars çalgısı olan Rebabın modern şekli olan kemana belki de tarihi bağları nedeniyle bu kadar melankolik bir anlam yükleyebilen FARID FARJAD İranlı bir keman virtüözü.

Farid Farjad, 1938 yılında Tahran’da doğdu. 1966 yılında Tahran Müzik Konservatuar’ında klasik müzik üzerine master yaptı. Bundan sonraki dönemde Tahran Senfoni Orkestra’sında önemli görevler aldı. Fars Halk Müziği’nde çok derin bir birikime sahip olan Farjad, keman ile Batı Klasik Müziği üzerinde de çalışmalarda bulundu. Batı Klasik Müziği üzerindeki çalışmaları Fars müziğinin gelişiminde büyük öneme sahiptir.

Şu anda dünya üzerindeki en iyi keman virtüözlerinden biri olan Farjad’ın An Roozha I, An Roozha II, An Roozha III, An Roozha IV olmak üzere dört albümlük albüm serisi yayımlandı. Ayrıca sanatçının Golha Orkestrası adlı kolektif bir albümde de eserleri yayımlandı.





Safar - Farid Farjad

Cicili-bicili sunumlar

Bu arada annem başlıktaki etkinliğe doomgünü pastamın ve gingerman kurabiyelerimin fotoğraflarını gönderdi. Link aşağıda,3. bölümde görebilirsiniz.Beş günde doomgünü pastası nasıl yapılır anlatır üşenmezse:))

http://www.kitchenoclock.blogspot.com/

Annemin Manu'su Chao'su

Annemle bugün kiler-ardiyeyi temizledik. Komşumuz bizi çalışma bakanlığına şikayet edecekmiş:)) Annemle-babam çocuk işçi çalıştırıyor diye:)) Yazlık kışlık ayırdık. Yıkadık, astık, ütüledik. Şİmdi anneme şarkı hedeiye edeyim dedim, çok yoruldu da kadın işçi:))


Marihuana Boogie - Manu Chao