10 Aralık 2011 Cumartesi

Sabahlar erken oluyor!!!1

Bu sabah 6 da uyanmış bulunuyorum. Yeniden uyuyamadım iyi mi? Naze'yi kaldırsam mı acaba, eğleşiriz:))) Sevgili sınava gitti, akşam anca gelir. Zaten gitmese de manyak mı kalksın 6 da, laflamak için. Neyse artık güne erken başladık, erken bitirebilir miyiz acaba? Sanmam. Belki akşamüstü bir miktar kestirebilirsem tamamlayabilirim bu günü. Ya ben 30 haftadır hamileyim. Sıkıcı olmaya başladı, yani uyurken pozisyon tespiti açısından, stabil uyuyamam ben, e şimdi de dönemiyorum fır fır, ondan uyanıyorum zaar. Annem gelecek bugün sıkıntı azalır belki diyorum, yapamadığım işlerin önünü açar şimdi o. Nazelerin okula hayvanat bahçesi gibi bişi yapmışlar, sera da var, oyun parkı pek bir güzel, standartların bayağı üzerinde, ona seviniyorum. Kara lahana bahçeciliğine başladılar, karadenizli birileri var galiba çalışanlar arasında, neyse toplar, sararız artık. Turşu yaptılar geçen haftalarda, oldu mu acaba bakmadım daha. Böyleee dizi dizi yazarak blog oluyor mu, oluversin bugün artık. Bebeğin eşyalarını koyacak bir yer arıyorum, malum evdeki oda sayısı insan sayısıyla orantılı değil, bizim dibimizde yatacak, e ekstra tek odamızda Nazenin odası, yeni bir mobilyaya da asla yer yok, ayrıca 5-6 ay içinde yeni bir eve geçebiliriz, almanın gereği de yok. Gardrobumuzda alt raflar boş, oralara düzenleyiciler alalım oraya yerleştirelim diyoruz oğlan otonomisini ilan edene kadar, ikea ya gitmek lazım yani, acaba Naze kalkınca gitsek mi ikimiz, yoksa yarın annemle mi gidelim??? Ne çelişki değil mi?


Okula 5 tane stajyer İngilizce öğretmeni geldi, Cuma günleri onlarla çalışıyorum. Ders çıkışı etüt yapıyorlar, gidip yerleştiriyorum, bekliyorum boş boş sonra. Dersten çıkınca değerlendiriyoruz günü. İyi çocuklar, ya ben büyümeyi hiç sevmezdim, şimdi de sevmiyorum, keşke ben de 25 yaşında olsam, onlarla birlikte derse girsem, kimbilir 25 bile değiller daha. Dün erken çıkmak zorunda kaldım. 8 ler ne yaptılar acaba derste şimdi onu da merak ediyorum iyi mi?:))

Akşama hamsili pilav yapayım bari, çok oldu balık yemeyeli, pek emin değilim zaten balık konusunda, nerden aklıma takıldıysa civa meselesi, yiyesim gelmiyor, zaten ev halkı pek hazzetmiyor bu aralar balıktan, ben de çaktırmıyorum. Ama hamsi hem küçük balık cıva meselesi olmaz, hem pilavlı hem bol otlu, herkesler yer akşama. Et balık kurumu var burda bir tane, ordan da et met alalım bari. Neyse ikea meselesi de olmaz böylece, çelişkinin birini çözdüm:))

Pazartesi gidip bebenin ve benim üst baş sorunlarını çözeceğiz annemle. Yoksa benim bir halt edeceğim yok. Bakındığım her şey çok mintiricik geliyor. Allam ben nasıl bakacağım minnacık birine yeniden ya. Doğurmaya da korkuyorum bu sefer. Hele bu korku neyse artık, 15 dakikada alacak doktor. Sanki Nazeyi ben çıkardım içimden, haberim bile olmadı, bu da öyle olacak. Ammaaaaa var ya hormon işi hakkaten sıkı bir iş, bebek görünce içim cızzz mı desem, hop mu desem, bişiler oluyor. Küçük eller, kafa, popo, ısırasım var yani, o kadar:))

Naze b... demeyi öğrendi, ikide bir söylüyor. Geçen gün, benim etüde kaldığım bir gün, arabada beklerken beni, babasıyla konuşmuşlar, Perşembeden beri bayağı kasıyor söylememek için, bakalım. Hiiiii anneee, ağzımdan kaçtı diyor sonra da. Eliyle ağzını kapatıyor. Hin mi desem, cin mi desem bilemedim.

Eee ben kalkıp kahvaltı hazırlayım bari kızımla kendime saat 8 i geçti. Herkese tatlı günler...


12 Kasım 2011 Cumartesi

Unutuyorum

Eriniyorum yazmaya ben, hamileliğimin 26. haftası süregidiyor, çok yoğun olmamama rağmen bitmeyen bir yorgunluk var. Belki de enerjimi kullanmak istemiyorum yazarak. 3 ay sonra doğurmuş olacağım ve daha ne benim, ne yeni bebemizin bir çöpü yok hastane için. Ona bile eriniyorum yani. Naze bana çok düştü, zamanımın hepsini ona ayırdığımı söylemeliyim. Dışarıda çok dolanamıyorum. Dün okuldan erken çıkıp, Nazeyi de okuldan erken alıp, öyle serserilik edelim istedim. 1 saat sonra pert olmuştum bile. Evet kardeş iyi bişi ama birimizden birimiz hep perişan oluyoruz son 1o gündür falan, aslında kudurarak geçirebileceğimiz son dönemece girdik. Sonra bebeğin azıcık büyümesini beklemek gerekecek heyecanlı işler yapmak için. 3 yıldır geceleri deliksiz uuyurken, bir 3 yıl daha kattık uykusuz gecelere. Bazen diyorum ki Allam çıldırmış olmalıyım ben:))Böyleyken böyle işte. Bakalım 4 çekirdekli yeni işlemcimiz nasıl olacak hayat döngüsünde. Edinmem gerekenleri buraya not etsem ayıp olmaz herhalde, yoksa hep unutuyorum ben:


1. Memeleri açan gecelik, pijama
2. Akan sütler için ped
3. Emzirme sutyeni
4. Atılabilen çamaşır
5. Terlik
6. Lohusa pedi
7. Bebişe hastane çıkışı kıyafet, 2 takım, çorap, ağız mendili (beyaz, tavşan gibi olsun yavrum, hem zaten kız mı erkek mi bilmiyoruz)
8. Küçüklerden bebek bezi, Naze den beri amma çeşitlenmiş bu bezler ya
9. Battaniye, yine beyaz
10. Babaya şöyle hastanede giyilebilecek türden, kalın olmayan bi eşofman takımı, Naze ananeyle evde kalacak, kocam benimle herhalde
11. Nazeye bebek cennetten oyuncak getirecek, bakalım ne olacak, ama karar verip alsa bir kenara koysa iyi olur artık yavaş yavaş
12. Zıbın iyi birşeydi. Çift kaplandan sipariş versek, onların ki mermerşahiden, yumuşacık oluyor, hiç Sultanhamama gidecek potansiyeli görmüyorum kendimde zira
13. Baba sling mi, yoksa başka bir carrier mi alacağım karar versem ne iyi olur, private shopping sitelerinde her gün biri indirime giriyor,kaçırmayım
14. Ya bir de süt pompam eskidi, bu sefer şöyle afillisinden alacağımm, çok acelesi yok ama fizibilitesini yapmak lazım
15. Bebe şekeri, çikolatası neyse artık ona bakınmak lazım, iki ayak bir pabuca girmesin
16. Muse beşiği, şusu busu var: beşik, karyola, oto koltuğu, telsiz, yerde yuvarlanma oyuncağı , kola bacağa takılan çıngırtılı zamazingolardan, yorgan, yastık, battaniye evde yığınlar halinde mevcut
17. Ananemiz nevresimleri yeniliyor
18. Babanemiz de aramızda olsaydı, ah ne güzel olurdu

1 Ağustos 2011 Pazartesi

GEZE GEZE

-Aslı Dostum yapamadığım 3 şey var: parmaklarımı şıklatamıyorum, ıslık çalamıyorum, şu derinyerlerde kolluksuz yüzemiyorum, cırrrtt diye çözmem lazım bunları:))) herhalde bu yazın hir cümlesi buydu:))

Neyse yüzme işini çözdü gibi, ama geçen yıla oranla sudan korkuyor, geçen yaz iskeleden hooooop diye atlıyordu suya, bu yıl yok, çekiniyordu bir kaç gün, burnuna su girmesinden çok rahatsız oldu. Ben suya girince hep tutunmaya çalışıyor, ben yoksam asayiş berkemal, ben bu yaşlarda deniz atı gibi giderdim sularda diye hatırlıyorum...

22 Haziran günü yayladan yola çıktık biz, Anakaraya gidip dedemizi uçağa bindirdik, Afyon Denizli, Dazkırı, Köyceğiz güzergahından Ekincikti rotamız. Yolculuk keyifliydi, rahattı, ama öyle derin bir yere indik ki, Naze son dönemeçte hiç yapmadığı bir şey yaptı: kustu:))) Bizi bekleyen eski-yeni-can dostun pansiyonuna vardık. Gece olması sebebiyle olduğunu sandığım hayalkırıklığı yaşadım, ama sabah ta hiç bir şey değişmemişti... Deniz uzaktı, hem de çok sıcaktı, hem de pansiyon bakımsızdı, hem de annem gelemezdi çünkü Dalaman' a yol çok kıvrımlıydı, dahası gelmek için yeterli sebep te yoktu. Hem de ben günde iki kez 2 km kadar yürüyemeyecek kadar uykulu ve bezgindim, bana hemen cırt diye ayağımı sokabileceğim bir yer lazımdı, öhöööö....

Aldık başımızı düştük yollara, Çamyuvadayız 1 haftadan fazla zamandır. Annem geldi, bana aşını erdiğim barbunyayı yaptı, suya batıp çıkıyorum, Naze 5 mt ilerdeki havuzda kendi kendine de takılabiliyor, habire uyudum 5 gün falan, konfora hiç düşkün değilimdir ama ihtiyacım olan buydu bu yaz herhalde, durmak, siftinmek, aval aval bakınmak falan... Çarşamba ayrılıyoruz, iyi geldi...

9 Temmuz 2011 Cumartesi

YOLCULUK

Uzunnn tatilimize başladık, bakarsınız sizin oralardan da geçeriz vınnnn diye...

15 Haziran 2011 Çarşamba

Öylesine...

Yılların hizmetkarı maviş arabamızı sattık, öyle iyi, öyle güzel günler geçirdik ki birlikte anlatması uzun sürer. Tüm ailemize 12 yıldır kesinitisiz hizmet eden hundişimize teşekkür ederim, uğurlar olaaaa... Benim eşyalarla duygusal bağlarım yoktur, e bir de bir eşyayı uzuunnn süre en verimli biçimde kullanınca vedalaşmak kolay oluyor. Sabahları okula dolmuşla gidiyoruz Nazeyle birlikte, valla bir çeşit eğlence, havalar iyi, okulun sonları olması sebebiyle kalabalık yok, yenisi gelene kadar durum bu. Geçen akşam kızım bir araba bulduk dedim, e hadi parka gidelim o zaman dedi:)) Herkes elbette kendi yarar ilişkisine bakıyor eşyalarla:)))

Okulun ilk ve son haftalarnı sevmem. Plansızlık, öğrencisizlik bezginlik yaratır. İşte öyle günlerdeyiz, toplantı, not, karne, imza vs...

8 Haziran 2011 Çarşamba

Unutmadan




Yavlum Nazem şimdi okuldan geldi, düşmüş azıcık burnu yaralanmış. Yazayım dedim neler oldu:


- 5 Haziranda yılsonu gösterisi vardı, çok eğlendim. Müzik sustu, Naze beni gördü, el sallamaya daldı, sahnede kaldı:))
- İnsanın yavrusunun bağımsız, bir de gizli gizli çalışıp öğrenmesi, arkadaşlarıyla ortaklık etmesii ne muhteşem şeymiş yahu, çoğu sürpriz oldu.
-Ben yılsonu zamazingolarını hiç sevmem, ama güzeldi be... Ya da kargaya yavrusu kuzgun gelirmiş, bilemiyorum, kınamayın a dostlar:)))
-Asıl annem tören, gösteri, ront, eğlenceli işler insanıdır, pek bir beğendi:))
-Kimseler yavrusunun saçını berberde toplatmamış, kafasına pul döktürmemiş, beğendim...
-Öğretmenimiz Ü. yü zaten seviyordum, kuliste çocukları kucaklayıp kucaklayıp havalara kaldırmış, iyicene kanım kaynadı.
-Az parayla çok işler yapılabiliyormuş, ha tabi kova kova değil ama kepçeyle verdik:))
-Arkasından dün yıl içinde yaptıkları işlerin sergisi vardı. Bizim de kültür merkezinde ödül törenimiz, ordan çıkıp kreşe gittim koştura koştura... Amannnn ne güzeldi, lobiyi bildiğin kokteyl alanına çevirmişler, bizim minişler elimizden tutup, işlerini tek tek anlattılar...Ya bilmiyorum işte duygulandım...

23 Mayıs 2011 Pazartesi

GÜNLERDEN BİR PAZARTESİ



Yazmadıkça yazmayasım geliyor herhalde, blogger kapan açıl yapınca aramıza kara kedi girmiş olabilir tabii ki... 5 günlük tatiliimin 5. gününü yiyorum resmen. Öyle siftikleneceğim bugün, halbuki annem Anadolu Kavağına gitti arkadaşlarıyla, az önce aradı, gel dedi, basınç yaptı ama yok gidemeyeceğim. Azıcık yorgunum, şeker mi şeker kuzenlerim ve onların bir tanesinin sevimli yavruları vardı tatilde. Sevgilim Konya'ya gitti, biz kız kıza çokkkkk gezince hem ben, hem Naze, hem ev zıvanadan çıktık. Yarın sabah itibariyle büyük temizlik yapılacak evde, ben ön çalışmaları bitirsem iyi olacak zaten bugün. 4 günlük gelin alışverişi ve gezmelerin 3. günü evde 3 çocukla kalmak gayet bilgilendiriciydi. Sanırım bir çocuk daha yapacağım, çünkü gördüm ki onlar kendi kendilerine eğlenebiliyorlar, birbirlerine dost olup geyiğin alasını çeviriyorlar aralarında veee en önemlisi de birbirlerini çok güzel idare edebiliyorlar. Bir ara Arda arabasından sıkılınca puzzle yapmak istediğini söyledi, evde aylardır sevgili tarafından yapılmayı bekleyen puzzle i çıkardım, 5 yqşındaki yavrum Arda'm 1 saat kadar 500 parçalık yapbozla oyalandı, arada gidip baktım gizli gizli; çıt çıt yerleştiriyor. Kızları O'ndan uzaklaştırmak gerektiğini daha önce idrak ettiğimden hadi bakalım siz salonda oynayın dedim, Naze EVCİLİK eşyalarını(evcilik oyanayan kızlara hep gülmüşümdür, gülersen ahanda böyle başına gelir efendim) alıp salona gitti. Giderken dedi ki:

-Anneaa, Arda kızar şimdi zırt zırt yanına gidersem, eksikleri nasıl alıcammm bennn?

Aynı esnada Nidacığımın ödev yapması gerekiyor, 9 yaşında olmak kolay değil tabiii:))) Ama Naze'de onunla evcilik oynamak istiyor... Nilda çözümü buldu:

-Ben senin kızın olayım, okula gitmişim, dersteymişim tamam mı?

AAA, tamam dedi Naze.

Ben hemen mutfağa gidip, akşam yemeğini hazırlamaya başladım:))) Asayiş berkemal:))

Neyse efendim, çocuklar iyi de, deprem canımı sıktı, bir kez daha gördüm ki, hiç ama hiç hazırlıklı değilim, balkonda otururken, karşımda kuzen bir sağ bir sol sallanınca aklım yerinden oynadı. İnsan ne çabuk unutuyor yapması gerekenleri ki ben 99 yılındaki Gölcük depremini çok ama çok şiddetli geçirdim. Evet her zamanki gibi soğukkanlıydım, ama bu benim öğrendiğim bir şey değil zaten, doğamda var... Ya öğrendiklerim?? onlar buhar olmuş... Hani benim deprem çantam??? Yok. Elbette çok uzakta olduğunu öğrenince gece olağan biçimde seyretti ancak bir kaç saniye kendimi bir o çocuğun bir bu çocuğun yanına atıp, acele acele sevgiliyi ararken bulunca kendime acaip kızdım. Yine de normal hattan aramamayı akıl ettim, face time i aradım. Sanki internet altyapısının yalan olduğunu bilsem aramayacağım. Baktım çocuklar yarı çıplak uyuyorlar, kapıp dışarı çıksak hepsi soğuktan donacak, hani benim kalın eşyalarım, düdüğüm, el fenerim??? Mobilyalar sabit mi? Hayır. Bir aile planı var mı? Hayır. Lanet olsun dedim kendime. Burası İSTANBUL ve sen her şeyi unutmuşsun...


Ha bu arada bir de anneler günü atlattık değil mi? Ananeye gittik biz, Mollafenari'de (Gebze nin bir köyü) şahane bir kahvaltı ettik annem ve sevgili arkadaşım G. ve annesiyle, şiddetle tavsiye ederim, İstanbuldan zırt diye gidilebilir, makul fiyata, ruh beden dinlendirilebilir.

25 Nisan 2011 Pazartesi

NAZE; 4 BİTTİ 5'E KOŞUYOR




NAZE'M SEN VAR YA SEN, İYİ Kİ VARSIN...

HAKLISIN ÇOCUĞUM

Hakikaten öfkeliyim,çok hem de... Günlerden bir 22 Nisan sabahı, okula gittim. Müdürüm prova için stada gitmemiz gerektiğini söyledi, eyvallah. Aldım 4 çocuğumu gittim. Hava resmen ayaz, eller cepte yaka kalkık gezilecek türden hani. Temsili öğrenci grubumuz yok, flama, bayrak tören geçişi provası yapacağız bir tur, bayram sabahı da gidip yerimizi alacağız, tabelamızın arkasında.İyi güzel,çocukları ikna ettim, kısa sürecek dedim, sürmedi, bir kez yaptık prova, sonra mı, sonra orda durduk, üşüdüler, acıktılar, kızdılar... Kaçmak istedik, iribaşlardan biri habire ortamı kesiyordu, yapamadık.Haklısın çocuğum, özür dilesem affeder misin?????

Sabah erkenden okula gittik, gerçekten kutlama gibiydi, eğlenceliydi, bir grup öğrenci ve ben bir de bir öğretmen arkadaşımız daha boynumuz bükük ayrıldık, stad bizi bekliyordu...Önceki güne göre daha az üşüdüler, daha kısa sürdü, geçtik, tribüne oturduk...Mavi saçlı biri ağlıyordu, usul usul hem de, arada bandocu çocukları öpüyordu, emekliymiş, müzik öğretmeni, ricacı olmuşlar, bando takımını çalıştırmış... Ama saçları mavi, çocuklarının yanına KOYMAMIŞLAR!!!!!!!!!!O neslin öğretmenliği bir başkadır, annemden bilirim, göğüsleri de bir başka kabarır. O MAVİ SAÇLI KADIN geçmesin buyurmuşlar. Sen onun eteğini öp, belki affeder... Çok öfkeliyim.Haklısın çocuğum, ne sana ne bana bayram yok...

20 Nisan 2011 Çarşamba

Ben çok sıkıldım ya, neyse!!!!!!!!!!!!!!

Yıllardır yazmamış gibiyim, şimdi cırt diye açılınca şaşırdım, vay be yeniden özgürleştik, oyuncak gibi, al ver, al ver, al verrrr.....Neler oldu neler diye anlatmaya girişmeyeceğim, dün bitmiş gibi kaldığımız yerden devam edelim. Baharcığım geldim geldim merak etme:)))

14 Şubat 2011 Pazartesi

....

Bugün evde giant cleaning aktivitesi var, T yi bekliyorum. Naze babasıyla şen şakrak kreşe gitti, özlemiş herhalde. Tatilimiz bitti, ben yarın başlıyorum iyi ki... Konya ferah geçmedi, kötü şeyler yazmak istemiyorum, ama hayat çok saçma ve insanoğluna düşen pay her zaman güzelliklerle dolu olmuyor. Umarım bir gün kötü haberler vermek zorunda kalmam.

4 Şubat 2011 Cuma

.....

Hava nasıl ayaz, buz gibi kesiyor, mutfaktan kızarmış ekmek ve çay kokusu geliyor, bir de mırıl mırıl konuşmalar.... Naze yan odada kuzenleriyle oynuyor, umarım kar yağar:)) KONYA'dayız

7 Ocak 2011 Cuma

DİL

Hem dil öğretmeni, hem de dilini geliştirme konusunda harıl harıl çalışan bir kız çocuğunun annesi olarak, oltama takılanlar var, söylemeden geçmeyelim:))

Konuşmaya başladığından beri 'k' sessizine inatla 't' diyen kızım olayı sonunda çözdü:

-Annee pembe kokam nerde? (tok'ya tota derken,toka koka olmuş bu sefer de)
-???
-Ben bebekken kokaya tota diyordum, bak artık koka diyorum:))
-İyi, tebrik ederim:))


Sınıfta, Perfect zaman kalıbı öğreniyoruz, yani ben öğretmeye debeleniyorum, ama işin illa bir teknik kısmı var, alladım,pulladım, şiştim, sunu hazırladım, fiillerin past participle hallerini öğreteceğim, inatçıyım, ayrıca bunu çaktırmadan yapmam lazım ki, 8. sınıf ergenleri olaya gıcık kapmasın.Neyse efendim, bir şekilde keşfetmeye çalışıyoruz fiil işini, ama salak bir READ fiili var ki kendileri yazılırken her durumda aynı kalmasına rağmen, okurken değişir. Hamide'm var nasıl berrak bir çocuk, ama pek te haz etmez ders işinden, dinlemiş, dinlemiş bizi, zart diye:

-OOOOO olmadı ama şimdi, yani biz oku, okidim, okudam desek bu İngilizlerin hoşuna gider mi? gitmez...
-(zavallı öğretmen)Sanırım gitmez, naapsak acaba?
-Amann boşverin, devam devam...
-??Peki
Bir kaç zaman sonra aynı ders:
-Anladın mı bari?(İçime kurt düştü)
-Anladım, anladım merak etmeyin,kodladım ben onu.

İyi ki öğretmen olmuşum değil mi?