30 Ekim 2010 Cumartesi

Ashley'in Vize Çilesi

4 yıl önce vize almak için Danimarka konsolosluğuna gitmiştik. Herbişi tamdı ve yolunda görünüyordu. Ayrıca ikimiz de devlet memuru öğretmenlerdik, niye vize çıkmasındı. Pek hevesliydik, bir gün akşamüstü eve döndüğümüzde RED zarfıyla karşılaştık. Ne biz ilktik, ne de Ashley son olacak sanırım... Artık bu ülkenin diplomatları vatandaşlarının özgürce seyahat etmeleri için birşeyler yapsalar-da el kapılarında telef olmasak...
Hikayeleri için:
http://ashleeingermany.blogspot.com/
http://gypsophilab.blogspot.com/

25 Ekim 2010 Pazartesi

Günlerden Pazartesi

Veeee ben boşum.... Pazartesi çalışmıyorum artık, yani pazartesi BENİM BOŞ günüm, tamamıyle hem de, miniğim okuldan dönene kadar. Çok rahatlıktan rahatsız olurum, var mı önerisi olan:))

24 Ekim 2010 Pazar

Tuyabiye Yaptımmm




Kızımın en sevdiği işlerden biridir mutfakta hamur karmak:)) Annesi kılıklı işte, çooook severiz biz mutfağı. Geçen hafta babası okuldan getirirken elinde bir paket sallayıp bağırıyordu BENNN TUYABİYEEEE yaptım diye. Gözlerine inanamamışşşş kreşte kurabiye yapıyoruz deyince öğretmeni. Bir de dört tane eve göndermişler, iki mantar, iki ağaç, mantarlar bademli, ağaçlar fıstıklı.Diyet patladı tabiii, sakızlı kahveyle pek güzel gitti. Bir tane de ananeye ayırdık. Afiyet oldu...

18 Ekim 2010 Pazartesi

İşte Böyleee...

İnsan bir müddet yazmayınca yazası da gelmiyor, açıp açıp kapatıyorum, umarım bu sefer de öyle olmaz:)))
Hayatın notunu düşmek lazım aslında da, olmuyor bu aralar
Nereden başlasam acaba, en yakın geçmişten, haftasonundan başlayalım:

Kültür merkezinde sezon geçen hafta sonu başladı. Aslında hevesle beklemekteydik ama her nedense benim aklımdan çıkmış. Cuma gecesi facebooka bir baktım ve ayıldım: arkadaş kardeş Ç. uçan adam rolüyle karşımızda olacakmış. Sabah erkenden babayı gönderdik ve Cumartesi salondaki yerimizi aldık. Her şey pek güzeldi, özlemişiz. NAzeciğim daha da büyümüş bir abla kız olarak oyunu izledi, şarkılara eşlik etti vs. Hazır olmak, yaş, ruh, çok önemli sanırım. Arkamızda bir yavru ışıklar loşlaşınca ağlamaya başladı, ama ne ağlamak,gitmek istiyorum diye bağırıyor tepiniyor, ve anne de sakinleştirmek için çantasında olduğu varsayılan iğneyi hatırlatıyor...Aman ne manzara, ben olsam garanti çıkarırdım yavruyu, acaip üzüldüm. Neyse kızcağız bir şekilde, iğne marifetiyle sakinleşti, ama fena, donuk. On dakika sonra anneden ikinci bomba: EDAAAAA GÜLSENE, arkamızı dönüp bak kadın çocukçağız izlemek istemiyor, belli ki korktu, sen de acaip vahşisin zaten demedik ama, ben, eşim ve yanımızdaki tüm anne babalar dehşet içinde arkamızı dönüp baktık, oralı olmadı, çıkarken de yanımdaki kadıncağıza SALAK deyiverdi. Hay yarabbim ya, anlayış, takip, şefkat, duygu, annelik nerede kaldı bilmiyorum. Çok kötüydü çok...
Oyuna gelince, daha doğrusu Naze'nin oyundan anladığına: Kraliçenin elbisesi pembeydi ve elimi tuttuuu.... Kadın cinsi seviyor pembeyi:))VEEEEE Çıkarken Çağlarla sözleştik gece bizde kaldı, şarap bahane sohbet şahane bir geceydi. Ama sabah bombayı Naze patlattı:

-BABA ANNEM UÇAN ADAMA KALK DEDİİİİİİ

Valla ben anlamam süper kahraman falan, çakarım adamın ensesine kızım dedim. Kalksın,kahvaltısını etsin, baksın işine.
Uçan Adama teşekkürü bir borç biliriz:))

Efendim, 'kızımız kreşe şahane gidiyor' demekte bir mahsur görmüyorum artık, çünkü bugün itibariyle 5. haftamıza başladık ve her şey çok keyifli, yemekler yeniliyor, oyunlar oynanıyor, ortam, fiziki koşullar yerli yerinde. Tek bir kusurları oldu şimdiye kadar: Cuma baba kişisi elinde,üzerinde kesik çizgiyle yazılmış takriben 15 tane 1 rakamı olan bir A4 ile geldi ve 'bu Naze'nin ödeviymiş' dedi,benden daha büyük bir şaşkınlıkla. 3.5 yaşında ne ödeviymiş bu ya, saçmalamışlar dedim ve ciddiye almadım. Yaptık elbette, kesik çizgilerin üzerinden geçtik ispirtolu kalemle ama aslında uyarmak lazım, evet evet yarın alırken söylemek istiyorum: Ödev de neymiş, daha en az 3 yıl var bu ellerin yorulmasına, zaten yeterince çalışıyor küçük kasları burdaki etkinliklerle, soğutmayın insanı deyip kaçmak istiyorum:)) Haksız değilim sanırım, ne dersiniz? Okul hayatı zaten yeterince uzun değil mi? Hem de bunu bir öğretmen olarak söylüyorum ve kendi yavrumu da bu hengamenin içine carttt diye sokmamaya kararlıyım, nokta. Bir daha karşılaşırsam öncekinde olduğu gibi hiç ama hiççççç dikkate ve kayda almayacağımdan emin olabilirsiniz. Yalnız çok önemli bir nokta var kiii, ah ah, Naze kreşi, Melike'yi, Yasemin'i, Sara'yı, Kaaan'ı, Berk'i çok sevdi, Sinem ve Ünzile öğretmenleri de. Birlikte proje yapmışlar bugün gördüm, amannnnn dedim, 15 tane 1'in üstünden geçtik sadece, üzmeyeyim kızımı, yaptıklarını anlatırken heyecandan teklemeye başlıyor minik kalbi, almaya niyetim yok.

İşte böyle yazma yazma, içerde ananesiyle yatak fingirdemesine izin verdiğim kızımın ve annemin sesiyle yazmaya çalışıyorum:)) Ne kadar şanslıyız değil mi? Herkes ama herkes hep ama hep şanslı olsun umarım.


Şans deyince, anladım ki yeniden, hayat 'sen bakarken soyunamam' halini çok seviyor:)) Olmasını çok istediğin bir şey beklerken olmuyor da, kendini beklememe haline sokup, olmamasına alıştığında oluveriyor.En nihayetinde yer değiştirdim ben...Tam gözümü kapatıp, hah işte tam olarak istediğim buydu der miyim bilmiyorum, ama eski okulumun kalabalığı beni gerçekten çooooook yıprattı ve sanırım bu hafta içi başlayacağım yerde sınıflarım 15-20 kişi olacak ve bu bir mucize sanki... Kolay gele, 8 yıldır çalıştığım okula elveda diyorum, çooooook anılarım, sayısını bilmediğim kadar öğrencim, velim,arkadaşım oldu, özleyeceğim elbette...Bütün eskiye dair yargılarımı, bildiklerimi alt üst eden öğrencilerim oldu,iyi oldu,işte böyleyken böyleee